Avukatlık mesleği öyle bir meslektir ki ne yaparsanız yapın kimseyi mutlu edemezsiniz. Müvekkilinizin haklarını savunur, davasını kazanırsınız.
Dava sonunda icra takibi yoluyla tahsil etmiş olduğunuz müvekkilinizin alacağını müvekkilinize teslim etmek için kendisini büyük bir sevinçle müjdeli haber vermek için ararsınız. Telefonun diğer ucundaki sesin "Avukat hanım, çok teşekkür ederim. Çok emek verdiniz. Size borcumuz ne kadar?" demesini beklerken "Tahsil ettiğiniz paraya ilişkin dekontu gönderir misiniz, mali müşavir arkadaşım var, hesap yaptıracağım." şeklinde ifadede bulunan biriyle karşılaşırsınız. Enerjiniz düşer bir anda, yüreğiniz alev alır, kahrolursunuz...
Avukatlık mesleği güven ilişkisinden kaynaklanır oysa ki, vekâlet ilişkisi güvene dayanır. Biz olmaktır vekil olmak çünkü, bir olmaktır. Müvekkilinizin hakkını alabilmesi için yıllarca uğraşıp didinip durursunuz. Bazen mahkemece yargıcıyla tartışır, bazen senelerdir adliyede yüz yüze baktığınız karşı taraf vekili avukat meslektaşınızla, duruşmada dakikalarca tartışırken bulursunuz kendinizi. Gerilirsiniz, tüm vücudunuzu terler basar…
Duruşmayı kaçırmak en büyük kâbusunuzdur. Sabahları duruşmaya yetişebilmek için yaptığınız kırmızı ışık ihlallerinden de ceza alma olasılığınız cabası...
Hata yapma lüksünüz yoktur. İstinaf, temyiz süresi kaçırma lüksünüz yoktur. Hata yaparsanız önce ağır ceza mahkemesinde yargılanır hapis cezası alırsınız, bir de tazminat boyutu vardır ki sormayın...
O yüzden anksiyete hastasıdır çoğu avukat. Rüyalarında duruşma kaçırdığını veya temyiz süresi kaçırdığını görmek oldukça sık gördüğü kâbuslardır avukatların. Her şeyi de yapsanız yine bir şeyleri eksik veya yanlış yapmış hissine kapılırsınız. Hep bir tamamlanmamışlık vardır, hep bir yarım kalmışlık... Mükemmeliyetçilik hastalığına kapılırsınız. Defalarca okuduğunuz dava dilekçesini bir kez daha okumak istersiniz davayı açmadan önce, hatta bir meslektaşınıza da okutmak istersiniz. Kaygı haliniz giderek artar, yükselir, baş etmekte zorlanırsınız.
Tüm bunlar müvekkilinizin haklarını savunurken başınıza gelir sadece. Karşı taraf asillerle yaşayabileceğiniz sorunlardan hiç bahsetmiyorum henüz.
İşte müvekkiliniz için vermiş olduğunuz yıllar süren hak mücadelesi sonrasında yalnızca bir teşekkür beklersiniz, bir memnuniyetlik belirtisi ya da. Bir teşekkür ifadesi yıllarca yaşadığınız tüm yorgunluğunuzu unutturur, onun mutluluğundan siz de mutlu olursunuz. Mesleki tatmin mükemmeldir.
Ancak tüm bu yaşananların üzerine bir de sizden hesap soran, sizin karşı taraftan kaç para aldığınızı sorgulayan, kendisinin size ödeyeceği ücretin üzerine yatmaya çalışan müvekkilleriniz varsa eğer verdiğiniz tüm emeklerin boş olduğunu, ne için mücadele ettiğinizi sorgulamaya başlarsınız. Meslekten soğursunuz bir süre. Dalıp düşünürsünüz... Ama sonra döner gelirsiniz yine kürkçü dükkânınıza. Devam edersiniz. Avukatlık bağımlılıktır çünkü, bırakamazsınız...
Müvekkillerinizin avukatlar gününde, özel günlerde gönderdiği mesajlar, çiçekler ayakta tutar sizi bu meslekte. 'İyi ki varsınız, iyi ki sizi tanımışız.' diyen insanlar devam etmeniz gerektiğini hatırlatır. Hapse girmekten son anda kurtardığınız müvekkilinizin minnet dolu ifadeleri sizin devam etmeniz ve başkaları için de bu mesleği icra etmeniz gerektiğini hatırlatır. Devam edersiniz...
Zaman hızlıca akıp gider bu meslekte. Duruşmalar, görüşmeler, dava takipleri, toplantılar derken haftalar geçer şaşırırsınız. Beyniniz yorgundur hep. Yapılacak işler, yazılacak dilekçeler, unutulmaması gereken süreler...
Evde akşam kızınız bir şey sorar, boş boş bakarsınız ona. O sırada whuts up uygulamasından bir müvekkilinizin acil bir sorusu vardır yanıt bekleyen. Avukatın mesaisi yoktur çünkü, cep telefonları sayesinde 7/24 danışmanlık için hazır bekler avukat. Ne ailesi vardır, ne de özel hayatı.
Kısaca bir bedel öder avukatlar mesleklerini icra ederken. Hem de büyük bir bedel. Bedenleriyle, psikolojileriyle, özel hayatlarıyla, sağlıklarıyla bedel öderler müvekkilleri için. Ama emeklerinin karşılığı olan ücretlerini almakta zorlanırlar hep. Bakkala gidince ödeme yapmadan sakız bile alamayacağını bilen vatandaş, avukata dilekçe ücreti ödemek istemez. Onun yerine arzuhalcilere daha uygun fiyatlara dilekçe yazdıranlar, gelir sonra avukatlara; dilekçelerde yaptıkları hatalar yüzünden mağdur olduklarında. Avukata "ücretinizi dava sonunda alırsınız " diyen vatandaş, 3 sene süren dava duruşmaları için avukatın harcadığı mesai, araç yakıt bedelini, otopark ücretini, ofis kirasını nasıl ödeyeceğini düşünmez. Boşanma davası için görüşmeye geldiğinde avukata tüm hayat hikâyesini saatlerce anlatan şahıs, danışmanlık ücreti ödeyip ödemeyeceğini bile sormaz, gider ve bir daha gelmez.
Avukatlık mesleği sabır işidir kısaca. Ücret ödemeyen, vaktinizi çalan müvekkiller, dosyaya öncesinden hazırlanmayıp duruşmada dosya okuyan hâkimler ve saatlerce beklenen duruşmalar, borçluların ve davalarda karşı tarafların tehditleri veya tehditkâr davranışları, 7/24 soru içerikli whuts up mesajı gönderen vatandaşlar... Sabır, sabır ya sabır çekersiniz ama yine de devam edersiniz.
Mesleğimizin zorluklarına rağmen hala mesleği büyük bir aşkla yapmaya çalışan avukat meslektaşlarımın duygularına bir nebze tercüman olabildiysem ne mutlu bana. Görevimizin kutsallığının anlaşılacağı ve değerinin bilineceği güzel günlere ulaşabilmek umuduyla...