Günümüzde kadınlar olarak maalesef ki hala; cinsiyetimize "kadın" denilmesinin mücadelesini vermek durumunda kalmaktayız.
"Erkek basketbol takımı" denilirken "kadın basketbol takımı" yerine neden "bayan basketbol takımı" diyoruz? "Erkek tuvaleti" denilirken neden "kadın tuvaleti" ifadesi yerine "bayan tuvaleti" ifadesini kullanıyoruz? "Kadın" kelimesinden neden bu kadar çok korkuyoruz?
Birini “Bayan değil, kadın.” diye uyardığımda “Ben nezaketen ‘bayan’ diyorum.” cevabını alıyorum. O zaman şunu soruyorum; “Ben size 'erkek' dediğimde bunu hakaret olarak mı algılıyorsunuz?” Hayır. "O zaman neden 'kadın' kelimesini kullanmıyorsunuz?"
Yolda hiç tanımadığınız bir kadına “Affedersiniz kadın!” diye seslenemeyiz tabii ki, tıpkı bir erkeğe “Affedersiniz erkek!” diye seslenemeyeceğimiz gibi. Bay ve bayan kelimeleri seslenme, hitap şekli olarak elbette ki kullanılabilir. Ama seslenme ve hitap dışında bir cinsiyetten bahsederken bay ve bayan kelimeleri kullanılmaz. Erkek kelimesinin dişil karşılığı KADIN’dır, BAYAN değil.
Kadın, Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde de tanımlandığı gibi erişkin dişi insan, yani bir cinsiyeti belirten sözcük. Oysa bayan bir cinsiyeti ifade eden sözcük değil, sadece bir hitap sözcüğü; tıpkı hanımefendi, hanım veya beyefendi, bay gibi...
Türk toplumunda maalesef ki, bekâret konusu sebebiyle kız-kadın kelimelerinin hangisinin kullanılacağı tartışmasına girmemek için de bayan kelimesi kullanılarak tartışma kapatılmış oluyor." Bayan" kelimesine bu yönüyle de karşı çıkmak gerekmektedir. Erkek egemen toplumun "kadın mı, kız mı?" tartışmasına yol açmamak için "bayan" kelimesini çözüm olarak kullanması, kadının cinsel özgürlüğünü baltalayan, birey olmasının önüne geçen, cinsiyet eşitsizliğini bir kez daha gözler önüne seren bir yaklaşımın varlığını sürdürmesi noktasında da "kadın" kelimesine sahip çıkmamız gerektiği daha bir önem kazanmaktadır. Nasıl ki erkeklere bekâret durumuna göre farklı kelimeler kullanılmıyorsa kadınlar için de kullanılamaz. Dil zihniyetin bir yansımasıdır.
Eğer cinsiyetçi bir dünyada yaşıyor olmasaydık aramızda bir kelimenin lafı olmazdı belki... (Öte yandan, cinsiyetçi bir dünyada yaşıyor olmasaydık kimse ‘kadın’ kelimesini kullanmaktan çekinmezdi). Hele de Türkiye gibi kadın haklarının gerilediği, kadın cinayetlerinin tırmandığı, kadının ne giyeceğinden (başörtüsü) ne giymeyeceğine (mini etek) kadar karışılan bir ülkede kadına nasıl yaklaşıldığı özellikle önem taşıyor.
Bir de biz “bayan değil kadın” diye karşı çıktığımızda “Ama İngilizce’ de de Mrs-Miss var.” diye bir savunma ile karşılaşmaktayız. İngilizcede evli olmayan kadınlara Miss, evli olan kadınlara Mrs. sıfatlarıyla hitap edilmesi 2.Dalga Feministlerinin ana mücadele konularından biri olmuştur. 1961’de Sheila Michaels “Ms.” kelimesini icat etti, kullanımı zaman içinde feminist kadınlar arasında yaygınlaştı ve Miss/Mrs ayrımını ortadan kaldırmak amacıyla benimsenmeye başlandı.
Fakat Ms kelimesi ile “bayan” kelimesine baktığımızda arasında dağlar kadar fark olduğunu görmekteyiz. Öncelikle Ms kelimesinin bir feminist mücadele altında kadınların özgür iradeleri ve istekleri doğrultusunda kabullendikleri bir kelimedir. O dönemde kadınların Ms kelimesini talep etmelerinin şöyle açılımları vardı;
1)Bir kadının medeni durumu sadece o kadını ilgilendirir. Özellikle de karşı cinsin medeni durumunun hiçbir biçimde ifade edilmediği göz önüne alındığında, sadece kadınların medeni durumlarının dilde ifade edilmesi beklentisi doğrudan kadınlara karşı yapılan bir harekettir.
2)Kadının evli olduğunun dil üzerinden işaretlenmesi kadının asli kimliğini kocası üzerinden edindiği anlamına gelir. Oysa kimlikler başkalarından türevsel olarak edinilmez, kişinin kendisine aittirler. Hiçbir kadın salt kocasının eşi değil, her zaman pek çok şey ama en önemlisi daima kendisidir.
"Ms" kelimesi bir kadın mücadelesi ve kadın isteği sonucunda ortaya çıkmış bir kelimedir fakat "bayan" kelimesi erkek egemen dilin sözlüklerimize katmış olduğu bir söylemdir.