Yıl 2006 beni maliyeden aramışlardı. Yılarca Milliyet Gazetesi’nde çalışan biri olarak öyle maliye işlerinden de pek anladığımı söyleyemem. Maliyeye gittik ve adeta tokat gibi bir yazı aldık. Çünkü bizim gazeteye ait faturalardan milyonlarca liralık naylon fatura kesildiği ihbar edilmişti.

Ofise gittiğimizde gerçekten ihbar edilen faturaların aslında kayıp olduğunu anladık. Tabi bizi inanılmaz bir telaş aldı ve ofisin altını üstüne getirdik. Bu faturalar gerçekten yoktu. Bu iki faturayı kimin çaldığını kısa sürede öğrenmiştik. Neyse uzun süren bir soruşturmanın ardından bu iddianın yalan olduğu ortaya çıkmıştı. Ancak biz yine de mahkemelik olmuştuk.

Mahkeme öncesi avukatım “Mahkemede sadece faturanın yerini bilmiyorum. Ofis taşınırken kaybolmuş” diye ifade vermem için telkinde bulundu. O benim ceza almadan bu işten yırtmam için uğraş veriyordu. Benim içimde ise fırtınalar kopuyordu.  Yıllardır birlikte çalıştığımız bir insan bana bu şerefsizliği nasıl yapmıştı? İşte bu duygularla hakim “Fatura nerede?” diye sorunca dayanamadım ve faturanın kimin tarafından çalındığını anlattım. Hakim ile ufak bir ağız dalaşı bile yaşadık. Çünkü haklıydım ve isyan ediyordum. Bir iftira ile mahkemelik olmuştum. Bunu asla kabullenemezdim. Mahkemeye de yalan da söylemezdim. Neyse öyle bir isyan etmişim ki herkesin ceza aldığı bu suçlamadan ben beraat ettim. Niye mi çünkü hakim benim haklı haykırışımı görmüştü.

Peki şimdi ben bunları niye yazdım. Gazeteci Ebru Küçükaydın’ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay arasında bir aşk yaşandığını, Durbay’ın bebek aldırdığını, konunun aileye sirayet ettiğini, Durbay’ın babasının Özgür Özel’i eve çağırdığını,  burada arbede çıktığını, uzun süre tartışılan Özel’in sakatlığının burada meydana geldiğini ve hatta olayın polis kayıtlarına da geçtiğini yazdı. Bu kendi içinde bomba haber değil, resmen füze haber oldu. Tabi ki bunun yansıması da büyük oldu.

ÇOK GEÇMİŞ OLSUN

Manisa Şehzadeler Belediye Başkanı Sayın Durbay’da bir açıklama yaparak aslında bahsedilen dönemde çocuk aldırmadığını kolon kanseri nedeniyle ameliyat olduğunu açıkladı. Kendisine çok ama çok geçmiş olsun diyorum. Umarım daha hayatının baharında yakalandığı bu hastalıktan kısa sürede kurtulur ve hayatını sağlıklı bir şekilde sürdürür.

Peki Sayın Gülşah Durbay bu duruma isyan ederken, Sayın Özel ne yaptı? Öyle ya bu konuyu haber yapan aslında Gülşah Durbay değil ki haberin öznesi Özgür Özel’in kendisi.

Bugün yazının yayınlanmasının ardından 4 gün geçti. Peki Özgür Özel çıkıp niçin kendini savunmuyor. Dünyanın en büyük lideri olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğuna oturan bir lider bu açıklamayı nasıl olur da daha yeni kemoterapi gören bir belediye başkanına bırakır? Sayın Durbay’ın hastalığına hiçbir sözüm yok. Zaten kendisi de anladığım kadarıyla Ebru Küçükaydın’a dava açmış. Bundan sonrası yargının işi. Sayın Başkan çocuk aldırmamış meğer o dönemde çok ciddi sağlık problmeleri yaşıyormuş. O net.

Ancak ben Sayın Genel Başkana yazının kalan bölümü ile ilgili kafama takılan soruları sormadan duramayacağım:

YANIT BEKLEYEN SORULAR

1 – Sayın Özel bu açıklamayı bir lider olarak niçin kendiniz yapmayarak yeni kemoterapi alan belediye başkanınıza bıraktınız?

2 – Gerçekten bahse konu gece bir düğünde miydiniz, yoksa Sayın Durbay’ın ailesi ile görüşmek için evlerine mi gittiniz?

3 – Burada bir arbede yaşandı mı?

4 – Ayağınız burada mı burkuldu?

5 – Bu olay karakol kayıtlarında yer aldı mı?

6 – Ayağınız ile ilgili durumu sosyal medyasının en üstünde tutan Süleyman Soylu’ya neden yanıt vermiyorsunuz?

7 – Daha önce bu konu ile ilgili paylaşımda bulunan Savcı Sayın hakkında herhangi bir yasal işlem başlattınız mı?

Bu soruların yanıtını Sayın Özel’in vermesi gerekiyor.

Sayın genel başkan bu soruları yanıtlamadan o koltukta oturmak sizin için günden güne zor olacaktır. Bu işin içinde Kemal Kılıçdaroğlu’mu var, Ekrem İmamoğlu’mu var bilemem. Ancak yanıt vermediğiniz sürece boş verin sizi şu anda kanser tedavisi gören bir kadını hep zor durumda bırakırsınız. Size tavsiyem yanınızdaki avukatları değil, kalbinizin sesini dinlemeniz. Ben öyle yapmıştım.

Bu arada şu anda koltuğunda oturduğunuz Mustafa Kemal Paşa’da sizin gibi davranıp isyan etmeseydi neler olacağını tarih kitaplarından okuyunuz. Bu arada Sayın Gülşah Durbay'a çok çok geçmiş olsun.

Esen kalın…