İnsanların insan, yüreklerin yürek, sevgilerin sevgi olamadığı kadar acıların acı olduğu zamanlarda, örselenmiş ruhu geceye tutsak bir adam yaşardı. Gündüzü severdi aslında. Sahte güneşler yüreğini yakmadan önce korkardı gecenin dipsiz karanlığından. Ne zamanki öğrenmişti gündüzün aydınlığında gizlenen karanlık ruhların varlığını, o zaman anlamıştı aydınlık ruhlara gündüzde yer olmadığını. Gizlenmişti gecenin sonsuz karanlığına, acıyla yanan yüreğinin ısısı da, ışığı da yetiyordu ona. Konuşmayı da severdi bir zamanlar. Yanlış anlaşılma korkusuna kapılmadan, cesurca, özgürce anlatırdı dimağındakileri. Bilirdi içten gelen sözün değerini. Ve zannederdi ki, insanların birbirlerini yanlış anlaşılmış bir cümle uğruna kesmediği bir dünyaydı bizimki. Aslını yansıtmayan her masum yanılsama gibi onun aklındaki toz pembe dünya da çoktan yıkılıp gitmişti tabii. Sanatı, insanları, yaşamayı da severdi mazide. İlham denilen sanatçı gıdasına büyük saygı duyardı. Bağrına basmak isterdi tüm insanlığı, tüm kötülüklerin içten bir kucaklaşmayla son bulacağına inanırdı. Ve yaşama sevgisi… O denli büyüktü ki içindeki yaşama sevgisi, dokunduğu her şeye hayat katardı. Hayat dolu bu adam ölmekten de çok korkardı. Ne zamanki anladı hiç yaşamamış gibi ölmenin, yaşanmışlıklarla toprağa karışmaktan daha korkunç olduğunu, o zaman yitirdi ölüm korkusunu. Ve ne zamanki anladı bu karanlık çağda sanat diye dayatılanların ilhamdan yoksun safsatalar olduğunu, o zaman yok oldu sanat sevdası, sanatçı olma tutkusu. Nihayetinde insanların, insanlığını yitirmiş bir avuç kalpsiz olduğunu da idrak etti ve yitip gitti insan sevgisi, yüreğindeki son duyguydu bu. Öyle yanlış bir çağda doğmuştu ki bu adam, eski zaman incelikleriyle dolu aydınlık ruhu karanlığa karışmış, yok olmaya yüz tutmuştu. Tüm güzel duygularını yitirmişti. Yanlış yerde, yanlış zamanda bulunmanın lanetini taşıyordu. Bu acıyı bir ilhamın değerinin bilinmediği bir yerde ilhamla dolan sanatçı bilirdi, bir de ait olduğu yeri bilip de oraya ulaşamayan kişi. Kendi aklının çıkmazlarında kaybolmuş yitik iyilerin ortak acısıydı bu. Bu hissiyatla yavaşça yitip gitti adam, zamanla söndü ruhundaki mücadele ateşi. Evinin karanlığına gizlendi, yalnızlığında huzur bulmayı umarak kaçtı insanlardan. Tüm insanlığın seyrini değiştireceği o güne kadar hiç var olmamış olmayı dileyerek yokmuş gibi davrandı. Nihayetinde o gün gelip çattı. Var olmuş ve olabilecek tüm kötülüklerin yeryüzünde kol gezdiği soğuk, puslu bir kış günü, dondurucu kar fırtınası esnasında, daha fazla dayanamayacağını anladı ve tüm kayıplarını toplayıp kendine bir heybe yaptı yitik adam. Astı koluna heybesini, ondan güç alarak ilk adımını attı gecenin dondurucu karanlığına. Yorulmuştu evinin sessiz emniyetine gizlenmekten. Yorulmuştu paramparça kalbinin parçalarını birleştirerek oluşturduğu kırık tebessümden. Yorulmuştu tüm güzel insanların güzel atlarına binerek uzaklaştığı bu diyarda öksüz, yetim yaşamaktan. O gecenin sabahında uyanan insanlar, içlerinde bir iyiliğin de kendileriyle uyandığını fark ettiler. Uzun yıllardır insanlığa hükmeden tüm o şeytanlar para kazanma hırsı, şöhret tutkusu, kan dökme arzusu, hepsi yitirmişti gücünü. Ve uzun zamandır unuttukları tüm o hisler… Sevgileri, neşeleri, heyecanları, hepsi geri gelmişti kalplerine. Yitik adam farkında olmadan kurtarmıştı insanlığı. Kötülükle işleyen sistemin çarkları, durmak için tek bir fedakarlığı bekliyordu ve yitik adam yıllardır beklenen o fedakarlığı, canından vazgeçerek yapmıştı. O soğuk kış gününden sonra herkes yüreğinde ilkbaharı yaşamaya başladı. Bir daha ayaz esmedi, üşümedi insanların kalpleri. Çünkü yeryüzüne hakim olan iyiliğin ateşi herkesi ısıtmaya yeterdi. O gölde ise asla bir ceset bulunamadı. Yitik adam esen rüzgârlarla göklere, ait olduğu yıldızın ışığına karışmıştı. Ve o büyülü geceden sonra ne zaman yeryüzünde biri hiç var olmamış olmayı dilese, ona tatlı tatlı göz kırparak yüreğini aydınlattı, var oluşun anlamını hatırlattı. O günden sonra yolunu kaybeden insanlar göğe baktı, yitik adamın yıldızıyla buluşan gözleri aydınlandı. Yeryüzü halkı o günden sonra anladı ki yitik adamın yıldızı gökyüzünde parladığı sürece hiçbir ruh yitmeyecekti. Ve o günden sonra yeryüzü halkının kadim dileği oldu “Gökyüzüne her bakışında yıldızlar yüreğini aydınlatsın. Sevgiyle yürü, hiç kaybetme yolunu. Bir gün elbet kendini bulacaksın… “