Dünyada pek çok şey değişti. Türkiye’de de değişim çok hızlı. Yaşamlarımız süper güçlerin etkisinde gibi bizim kontrolümüz dışında gidiyor.

Dönüp ardımıza bakmak gerek. 2024 bitti bitecek 2000li yılların ilk çeyreğini bitireceğimiz 2025 e merhaba diyeceğiz.  Hoş geldin yeni yıl ile, yepyeni bir yılı karşımamızın arası 365 gün. Çok mu? Bilemiyorum artık değişimler, veri bombardımanı, her gün yepyeni garip gündemle uyanmak, ekonomik krizler, değişen insan ilişkileri, gerçek yaşamın yerini alan sosyal medya bize yaşama fırsatını pek vermiyor gibi. Eskiden çay ocaklarımız, kahvehanelerimiz, pastanelerimiz vardı. Şimdilerde her yer ‘coffee shop’ yaşlısı genci buralara koşturuyor, eline bir karton bardak garip kahvelerden alan sağa sola seğirtiyor. Oturanlar sohbet etmiyor ya laptop ya da telefon başındalar.  Neyse işte böyle bir hayat sürüp gidiyor ülkemizde ve tüm dünyada. Çay kültürüyle ünlü, Japonya ve İngiltere bile artık coffee kültürünün egemenliğinde.  Neyse bunları bırakalım bir kenara da 2025te bizi neler bekliyor olabilecek ona bakalım biraz. 2025'ten sonra ofis hayatı da çok daha farklı olacak. Kahve molası, yapay zekânın kontrol ettiği (Aİ)yani yapay zeka yani metawors sosyal alanlarına taşınacak. Bir robot "Kahvenizi nasıl istersiniz?" diye soracak. Cevabınız ise, "Yani ben sadece biraz daha keyif almak istiyorum" olacak, çünkü sanal asistanlardan birinin ruh halinizi takip etmesi, iş hayatındaki keyfi bambaşka boyutlara taşıyacak. Tabii, zaman zaman çalışırken "Aİ sizi sürekli izliyor!" diye hatırlatmalar alacağız. 2025’ten sonra Türk insanı olarak günlük rutinimiz hayli farklı olacak. Mesela o da paramız yeterse ve bulabilirsek, kahvaltıda simit, peynir, zeytin, çay derken aklımıza birden "Ya bu peynir ne kadar iyiydi, hemen fotoğrafını çekeyim!" düşüncesi gelecek. Zaten fotoğraf çekmenin en doğal hali, “selfie” modun da bir robotla kahvaltı yapmak olacak. Üstelik robot garson o kadar hızlı olacak ki, siparişinizi verirken “Hoş geldiniz!” dedikten saniyeler sonra siparişiniz önünüzde olacak. Bu kadar hıza alışınca bir insanın hizmeti size çok yavaş ve gereksiz gelecek. 2025’ten sonra evde yemek pişirme devri bitmiş olacak. İnsanlar birbiriyle sadece "Uygulama üzerinden restoran siparişinde hangi kategoriyi seçelim?" diye tartışacak. Zeytinyağlılar mı, döner mi? Bu kadar kolay ve zor! 2025’ten sonra metrolar, otobüsler ve dolmuşlar artık sürücüsüz ve elektrikli olacak. Gerçi elektrikli de olsa, hala "Tıklım tıklım bir otobüsle bir başka sorununuzun olduğunu kabul etmek gerek. Yine de teknoloji burada devreye girip, aniden sesli bir uyarı yapacak: "Lütfen 15 kişinin daha gelmesi için alan yaratın!" Bu, teknolojinin ulaşabileceği en son noktadır: "Yapabileceğiniz bir şey yok. Yalnızca sabır!" 2025 yılı, tahminlere göre Türkiye için bambaşka bir dönüm noktası olacak. Neredeyse her şey değişmiş gibi görünüyor. Sadece sokaklarda yeni telefonlarımızı kullanarak yürümeyecek, aynı zamanda şehirlere özgün robot taksiyle gideceğiz. Ama tabii, bu robot taksinin yolu bulup bulamayacağı da bir soru işareti. Sonuç olarak, 2025 yılı Türkiye’si tahmin edilemez bir hızla değişirken, bu değişimlere ayak uydurmak en büyük eğlencemiz olacak. Tabii bu ekonomik ortamda yaşamak için zorunlu masrafları karşılayacak parayı bulabilir, asgari yaşam koşullarını yerine getirebilirsek, teknolojik yaşam farklı bir vizyon sunacakmış gibi görünüyor. Evden çıkmaya gerek yok, yemek yapmaya gerek yok, her şey, her yer sanal ortamda mevcut, fiziki gezmeye gerek yok, yakında hologramla üç boyutlu gitmek istediğimiz yerleri, görmek istediğimiz kişileri de evimizden çıkmadan görebileceğiz. Yaşam pandemide dedikleri gibi 4 duvara sığacak. Zamansız, mekansız sanal ortamlarda buluşacağız artık.