Antalyaspor Teknik Direktörü Alex De Souza’nın Cuma günü yaptığı basın toplantısında çok önemli ayrıntılar gizliydi.

Diploması olmadığı için maçlardan sonra basın toplantılarına katılamayan, sezon başından bu yana da gazetecilerle bir araya gelemeyen Brezilyalı teknik adamın açıklamaları, bundan sonraki süreçte de konuşulacaktır.

Alınan başarısız sonuçlar ve yaşanan sorunların kaynağı olarak yönetimi gösteren Alex De Souza’nın açıklamaları, bazı konuları ilk kez bu kadar somut duymamıza neden oldu.

Geçtiğimiz sezondan itibaren Antalyaspor’un en çok gündeme geldiği konu; ekonomik tablo. En az 10 futbolcu, alacaklarını tahsil edebilmek için kulübe ihtar çekti. İhtar süreleri dolmadan paraları hesaplarına yattığı için Antalyaspor’da kalmaya devam ettiler. Yani paralarını alamasalardı gideceklerdi. Bunun saha içine yansımasını yorumlayacak en iyi isim Alex De Souza’dır. Kendisine bu konuyu sorduğumda, kaçak cevap vermedi ve benim de çok beklemediğim şekilde, “Bu konuda çok fazla sorun yaşıyoruz. İşlerimizin aksamasına neden olan sorunları bazen kontrol edemiyoruz. Futbolculara, bu kulüpteki herkesin aynı durumda olduğunu, kulüp başarılı olursa sorunları daha kolay çözeceğimizi söylüyorum” diyerek, saha içi ile ilgilenirken yönetimden kaynaklı sorunlarla da baş etmeye çalıştığını belirtti. Bu sözleri muhtemelen bir Türk teknik adamdan duyamazdık.

Teknik adamlığını sık sık eleştirdiğim Alex De Souza’nın beni şaşırtan bir başka açıklaması ise transfer dönemi ile ilgili oldu. Sezon başı yapılan transferlerden sadece vatandaşı Thalisson Kelven Da Silva’yı kendisinin istediğini, diğer tüm oyuncuların isteği dışında alındığını belirten Alex, elindeki takımın yetersiz olduğunu, kafasındaki oyun sistemine uymadığını ve mevcut şartlarda en iyisini yapmaya çalıştıklarını belirtti. İsim vererek Townsend, Moussa Djenepo gibi oyuncuların yetersizliklerinden bahsetti. Yani olası bir başarısızlıkta, “Bu takımı zaten ben kurmadım” diyerek topu yönetime atacağının işaretlerini şimdiden verdi.

Alex De Souza’nın elindeki takım, fizik olarak da çok zayıfmış. Bunu bizzat kendisi söyledi ve deplasmanlardaki başarısızlık ile çok fazla sakatlık yaşanmasını da buna bağlayan Alex De Souza, “Transferi ben yapsam bunlar olmazdı” demeye getirdi.

İstediği şartlar oluşmadan göreve gelmesi ve sezona kötü başlaması sonucu yükselen istifa seslerine yanıt veren Alex, 2 yıllık görev süresinin olduğunu ve istifa etmeyeceğini kesin bir dille söyledi. İlave de etti, “Alanyaspor’a deplasmanda yenilseydim kovulurdum”. Buradan da anlaşılacağı gibi, saha içi sonuçları ne olursa olsun Alex istifa etmeyecek ve yönetimin göndermesini bekleyecek.

Bir anekdot daha. Alex De Souza, Antalya basını ile daha sık bir araya gelmek istiyormuş ve üzerindeki karar vericilerin bu planlamayı yapmadığını belirtti.

Bu açıklamaları Türk teknik adam yapsaydı tefe konurdu. Bu kadar ciddiye alınmadığı bir yerde neden çalıştığı sorgulanırdı. Transferde sözü geçmeyen, yönetimden kaynaklanan mali sorunlar nedeni ile oyuncularla yönetilemeyen bir kriz ortamında çalışan, basın toplantısı dahi düzenleyemeyen bir teknik adamın yetersiz olduğu, hatta stajyer olduğu belirtilip itibarsızlaştırılırdı.

Alex’in sözlerine katılıyorum. Antalyaspor iyi bir dönemden geçmiyor. Ancak Antalyaspor’da teknik adamlık görevine gelen birisi, bunları kabul ederek gelmeliydi. İlk yarının son bölümlerinde alınan saha içi sonuçları bazı sorunların üzerini örttü. Ancak ikinci yarı ile birlikte fikstür tekrar zorlaşıyor ve kupa maçları da başlıyor. Dernek seçiminden çıkacak sonucun Antalyaspor A.Ş.’de de etki edeceğini hesaplarsak, takımın çok da huzurlu bir döneme girdiğini söyleyemeyiz.

Takımın mevcut bir transfer engeli var. Engel kalkar ve transfer yapılırsa, yine Alex De Souza’nın istediği isimler alınmayacak mı? Mali sorun devam eder ve oyuncular isyan etmeye devam ederse Alex bu krizi yine yönetmeye devam edecek mi? Fizik olarak diğer takım oyuncularından düşük olan futbolcular sakatlanarak sezonu kapatmaya devam ederse, Alex “Takımı ben kurmadım” diyerek işin içinden çıkmayı mı tercih edecek?

Alex De Souza’nın toplantısından çıkardığım sonuç; teknik ekip ile yönetim arasında bir bağ yok. Başarısızlıkta sorumluluğu üstelenecek birisi de yok.

Bu toplantı bana Nuri Şahin’in toplantısından bir kesiti hatırlattı. Şu anda Borussia Dortmund’da izleyerek gururlandığım Nuri Şahin, geçtiğimiz sezon başında yapılan transferleri eleştirdiğim zaman, “Sam Larsson’u ben aldım, diğerlerini kulüp” anlamında bir cevap vermişti. Dönemin başkanına bu sözü hatırlattığımda ise, “Haji Wright’ı da biz aldık” demişti. Yani başarılı 2 oyuncunun transferleri sahiplenildi, 10’un üzerindeki çöp futbolcu ile ilgili kimse sorumluluk almamıştı.

Alex de Souza da, Thalisson dışındaki oyuncuları kendisinin aldırmadığını söyleyerek bana Nuri Şahin’i hatırlattı. Haklılık payı var. Ancak kendisinin kurmadığı, çalışma koşullarının iyi olmadığı, sürekli sakatlığın yaşanıp son oynanan Gaziantep maçına 8 eksikle çıkılan bir takımda başarılı olacağını düşünmüyorsa görevi bırakmalı. “Mevcut şartlarda en iyisini yapıp, sezonu geçen yılın üzerinde tamamlamayı hedefliyoruz” sözüne ise “İnşallah” dışında verilebilecek bir yanıt yok.