Gündem yoğunluğu nedeni ile uzun süredir ihmal ettiğim Antalya Toptancı Hali’ni uzun sayılabilecek bir aradan sonra ziyaret ettim. Komisyoncuların dertlerini, sıkıntılarını ve beklentilerini birinci ağızdan dinleme fırsatı buldum.
Zaman geçse de komisyoncuların sıkıntıları çok değişmiyor. Girdi maliyetlerinin yüksek olması, işgücünün olmaması ve haldeki çalışanların büyük bölümünü göçmenlerden oluşması hala sorun olarak yerini koruyor.
Çiftçinin ekim zamanı ihtiyaç duyduğu finansmanı sağlayan komisyoncular bu rolü üstlenmeye devam ediyor. Ancak ağırlaşan ekonomik şartlar nedeni ile sıkıntı yaşayan çiftçinin durumu, komisyoncuyu da doğrudan etkiliyor. Yeterli tarım planlaması olmadığı için ürününün para edip etmeyeceği biraz da şansa kalan çiftçi, eğer para kazanamadıysa komisyoncuya olan borcunu ödemekte zorlanır hale gelmiş.
Tarımsal üretimin planlı ve doğru yapılmaması, sektördeki tüm zincirleri olduğu kadar komisyoncuları da olumsuz etkiliyor. Kuraklığın ve girdi maliyetlerinin artması nedeni ile doğru ürünü doğru zamanda bulmakta zorlanan komisyoncu hedef pazarlarda karşılaştığı sorunlarla boğuşmaya devam ediyor.
Komisyoncuların daha önce çok dillendirmediği ancak son dönemlerde en çok diline doladığı sorun ise dövizin baskılanması. Dövizin belli bir sınırda tutulmaya çalışılması, ihracat yapan komisyoncuyu rekabet edemeyecek noktaya getirmiş. Girdi maliyetleri nedeni ile ürününü pahalıya mal eden çiftçiyi korumaya çalışan komisyoncular, dövizin baskılanması nedeni ile dış pazarda kendisini korumakta bile zorlanır hale gelmiş.
Dövizin artması genel ekonomi için ciddi bir sıkıntı. Ancak görüldüğü kadarıyla baskılanarak belli bir sınırda tutulmaya çalışılması da kamuoyuna çok yansımayan sorunları beraberinde getiriyor. İhracatçıların yurtdışına sattığı ürünlerden elde edilen dövizin, Türk Lirası karşılığının düşük olması komisyoncuların zarar etmesi anlamına geliyor. İlacı, gübresi, işgücü maliyeti nedeni ile zaten büyük sıkıntı yaşayan sektör, dövizin biraz da olsa yükselmesi halinde rahat nefes alacağına inanıyor.
Eskilerin bir sözü var: “Çiftçinin gelecek senesi bitmez”. Ancak çiftçilerle birlikte komisyoncuların da içinde olduğu zincirin tüm halkaları artık direnecek gücü bulmakta zorlanıyor.
Tarım sektörü görülen ve görülmeyen birçok sorunla boğuşuyor. Ve görüldüğü kadarıyla üretimden kaçan insan sayısı sürekli artıyor. Şu anda çiftçilerin yaş ortalaması 58. 5-10 yıl sonra üretim yapacak insan bulmakta zorlanmak istemiyorsak, çok daha geç olmadan somut, akılcı ve kalıcı çözümler üretmek zorundayız.