Zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine, ardından da imara açılmasına yönelik düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tam 7 kez reddedildi, tarım alanları gibi zeytinlikleri de rantçılara peşkeş çekmekte kararlı olan hükümet, kanunla yapamadığını, yönetmelik değişikliği ile gerçekleştirdi. Önemli bir bölümü Antalya bölgesinde bulunan binlerce yıllık zeytin ağaçları madencilik faaliyeti sebebiyle yok olup gidecek. Yeni bir çevre katliamının önü de açılmış olacak…
Vakıf Zeytinliği için tehlike şimdilik yok !..
Zeytinliklerin ranta feda edilmesini önlemek için bir yandan kamuoyu desteği aranırken, diğer yandan da zeytinliklerin imara açılmasını sağlayacak olan yönetmelik değişikliğinin iptali ve yürütmesinin durdurulması için davalar açılmaya başlandı. Antalya Ticaret Borsası’nın (ATB)büyük fedakarlık ortaya koyarak rantın azgın dişlerinden kurtardığı ve bünyesinde 20 bin zeytin ağacının bulunduğu Vakıf Zeytinliği için imar planında birinci derecede sit alanı olduğu için şu aşamada sorun bulunmuyor.
Türküyle gelen zeytin ağacı katliamı
Sizlerle bir zamanlar zeytinlik zengini olan Antalya’da türküyle birlikte başlayan zeytin ağacı katliamını paylaşmak istiyorum. Elbette bu katliamın arkasında pek çok konuda olduğu gibi ABD var. Tüketim toplumu olmanın, marka heveslisi olmanın, dışa bağımlı olmanın yöntemlerinden birisi ilginçtir türkü besteletilerek uygulanıyor. Bu da yetmiyor, margarin tekeli bizi teslim alsın diye zeytinyağının insan sağlığına çok zararlı olduğu dolar esiri uzmanlar, kalemini yeşil dolara satan sözde gazeteciler aracılığıyla yazdırılıyor. Bununla da yetinilmiyor, türkü ile yerli malı üretimin terk edilerek, hazır giyime özendirilmesi sağlanıyor.
ABD margarini ile dışa bağımlılığının ilk adımları atılıyor
‘Zeytinyağlı da yiyememe aman, basmadandan da fistan giyemen aman’ Pekala zeytin ağacı katliamına yol açan Bursa yöresine ait olan bu türkü niçin ve ne amaçla bestelendi? Anlatınca çok şaşıracak, öfkelenecek ve uluslararası tekelin ülkemiz üzerinde nasıl hain planlar yaptıklarının ve nasıl uyguladıklarının nedenini öğreneceksiniz. Çünkü en etkili reklam göze ve kulağa yönelik olanı… O dönemde Türkiye’de televizyon yok ama türkü ile hedefe ulaşılıyor, gazetelerdeki reklamlar da görsel yönünü tamamlıyor. Kendi yağı ile kavrulan Türkiye, türkü ile birlikte dışa bağımlılık ilk yolunda adımı atıyor.
Atatürk’ün kurdurduğu fabrika da etkilendi
Öylesine mülayim ve bize kurulan hain tuzağın tehlikesini sezemeyecek kadar naif bir toplumuz. Bu türkünün etkisiyle zeytinyağı terk edilip, margarine geçiliyor, türkünün basma fistan giyemem bölümü ile Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurdurulan Dokuma Fabrikası’nda yerli malı ürünlerin terk edilmesine, başta kot olmak üzere hazır giyime yönenilmesine yol açıyor. Bugün birileri sahip çıkıyor, siyasi rant elde etmek için çabalıyor ama Menderes’in Demokrat Partisi bizim zeytinyağının, basma fistan diye küçümsenen yerli malı giyim ürünlerinin gözden düşmesi için ABD ve emperyalistler ne isterse anında yerine getiren, ülkenin ‘hazırcı’ bir anlayışa sürüklemesinin temellerini attı.
Pekala nasıl bir türkü bu kadar etkili oldu?
Demokrat Parti döneminde alınan Marshal yardımının koşullarından birisi de Türkiye’nin ABD’den mısırözü yağı almasıdır. Bunun için de 2 Kasım 1954’te İhsan Kaplayan kaynak gösterilerek Muzaffer Sarısözen “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan da fistan giyemem” türküsünü derliyor. Marshal planı 2. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948 ile 1951 yılları arasında uygulamaya konulan ABD kaynaklı bir ekonomi paketi olarak biliniyor. Türkiye’nin aralarında bulunduğu 16 ülke bu plan hükümleri çerçevesinde ABD’nin ekonomik kalkınma yardımını alıyor.
Türkiye’de ilk margarin fabrikası kuruluyor.
ABD dünyanın en büyük mısır üreticisi ve birikmiş mısır dağlarını eritmek için de mısırözü yağı ihracatını devreye sokuyor, biz de Marshal yardımını aldığımız için mısır üretiminde önemli bir potansiyele sahip Türkiye mısırözü yağı ithal etmek zorunda kalıyor. Aynı dönemde Antalya ile birlikte yüz binlerce zeytin ağacı sökülerek, resmen katliam yapılıyor. Katliamdan geriye kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bölümü ABD tarafından dolar karşılığı alınır ve mısırözü yağı bize TL karşılığı satılır.
Zeytinyağı ısınırsa kanser yapar yalanı
Türk insanı zeytinyağından soğutularak mısırözü yağına ve margarine alıştırılır. Bu amaçla “zeytinyağı ısınırsa kanser yapar” gibi yalanlar uydurmaktan da geri kalınmaz. Oysa zeytinyağı halk ağzındaki deyişiyle dumanlaşma derecesi en yüksek (en zor yanan) sıvı yağ olarak biliniyor. Bununla da kalınmaz, kötülemek için tıpkı bugün yapılan halkla ilişkiler endüstrisi çalışmaları gibi “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman…” diye türkü sipariş edilir ve ülkenin en popüler türküsü yapılır. Margarine mahkum edilen halk, 20-30 yılda bir kaşık yağa bile muhtaç hale getirilir. Basma giyen kadınlar, plastik giysilerle tanıştırılır.
Bunları niçin mi yazdım?
Geçmişte ülke için yapılan ihanetleri şimdiki kuşaklarca bilinmesi için… Yerli malı kullanımı için çabalayan, Antalya ile birlikte ülkenin kaynaklarını korumak için direnen kişi ve kurumların hedef gösterildiği bir süreçte geçmişte yaşananların akıllardan çıkarılmaması gerektiğini düşündüğüm için yazmaya çalıştım. Gazeteler, televizyonlar, radyolar ve diğer haber kaynaklarının Demokrat Parti (DP) dönemini geride bırakan AKP iktidarına övgüler düzdükleri, halkın haber alma hakkına ihanet ettikleri bir süreçte bu ülkeye yapılan kötülüklerin unutulmaması gerektiği düşüncesinde olduğum için yazdım…