Antalya, yalnızca doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleriyle değil aynı zamanda kulaktan kulağa aktarılan efsaneleriyle de büyüleyici bir şehir… Akdeniz’in serin ve mavi sularına nazır, dağlarla denizin kesiştiği bu kadim topraklarda, her köşede bir efsane anlatılır.
Örneğin, Olympos’taki yanar taş yani Yanartaş efsanesini duymayan kalmamıştır. Antik dönemlerde burada yaşayan Bellerophon adında cesur bir kahraman varmış. Anlatılan odur ki Bellerophon kanatlı atı Pegasus ile birlikte ateş saçan korkunç bir yaratık olan Chimera’yı alt etmiş. Bugün bile, Chimera’nın nefesi gibi sönmeyen alevler, Olympos’un tepesinde durmaksızın yanıyor. Yolun düşen herkes, bu ateşin hikâyesine biraz olsun inanarak o gizemli anı yaşamaya geliyor.
Bir başka efsanede ise Perge’nin güzel kızı Plancia Magna ile ilgidir. Anlatıya göre, Plancia Magna, hem halkını seven hem de şehre büyük hizmetlerde bulunan soylu bir kadındı. Gücü ve zarafetiyle, bilinen Plancia, Perge halkının kalbinde taht kurmuştu. Onun adına yapılan tapınaklar ve heykeller, şehrin her bir köşesinde karşımıza çıkar. Halk arasında, Plancia Magna’nın ruhunun hala Perge sokaklarında gezindiği söylenir. Perge’de dolaşanlar, bu soylu kadının ayak izlerini duyduklarını söylerler.
Antalya, Kaleiçi’nde bir efsane dolaşır. Sultan II. İzzeddin Keykavus zamanında gömülü bir hazinenin olduğu ve ancak yüreğinde kötülük olmayanlara kendini gösterdiği anlatılır. Hazinenin peşine düşen nice insanın, bu efsanenin peşinde günlerini harcadığı da aktarılır. Kim bilir belki de hala bulunmayı bekliyordur.
Antalya’nın her köşesi bir efsane, her adımı bir gizem barındırıyor. Efsaneler, bu toprakların kadim hafızası gibi; zaman zaman değişse de bir şekilde iz bırakıyor. Şehrin büyülü havasını soluduğumuzda o hikâyeler kulağımıza fısıldanıyor. Eğer bir gün Antalya’da dolaşırsanız o izlerin peşine düşebilirsiniz…