Antalya, yalnızca turizm olarak değil aynı zamanda köklü balıkçılık geleneğiyle de ünlü bir şehir, yüzyıllar boyunca, Akdeniz’in mavi sularında, yerel balıkçılar avlanarak geçimlerini, sağlamışlar. Bugün bile, bu geleneğin izleri kıyı şeridinde gözlemlenebilir.
Kıyıya vuran dalgaların sesiyle limandaki balıkçılar erkenden teknelerine gürültüyle biner. Böylece denize açılırlar, denizden yeni dönen balıkçılar, henüz taze kokularla dolu sepetleriyle geri gelirler. Taze balıklar pazarlara dağılır.
Balıkçılık yalnızca bir meslek değil aynı zamanda bir yaşam tarzıdır diyebiliriz. Kimi zaman soğuk havada kimi zaman ise sıcak havada denizle iç içe olan bu yaşamlar, bir şekilde bu sürecin içinde yol alıyor.
Antalya’daki balıkçı barınaklarına gelenler taze balık almak için sıraya bile giriyor. Her biri özenle tutulmuş balıklar için denizin nimetlerinden biri olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Ailecek deniz ürünleri seviyoruz, balık bizim için vazgeçilmez bir lezzet. Onu mutfakta güzelce hazır hale getirip afiyetle yemek bile benim için sanattır.
Gün batımında denizin üzerine vuran turuncu ve pembe renkler eşliğinde bir tabak balık yemek tüm huzurun göstergesidir adeta. O balıkları avlayan balıkçılarla sohbet edip hikâyelerini dinlemek ise ayrı bir güzellik elbette…
Antalya’nın balıkçılık geleneği, kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Gençlerden bazıları istemese de bu hikâyelerden bazıları onları da etkiliyor. Antalya’da balıkçılık sihirli doğanın içinde. Yaşamın bir parçası durumda olan geleneksel balıkçılık büyülü hikâyelerle dolu Antalya’nın sularında dolanmaya devam ediyor.