Sabahın ilk ışıklarında Antalya’nda yürüyüşe çıkmak ayrı bir his veriyor insana bilenler bilir. Hava ne tam sıcak ne de serin oldu mu hele hele tam da yürüyüş için idealse tadından yenmez. Güneş yeni yeni doğuyor, sokaklar sessiz kuş cıvıltılarını dinlemek… İşte böyle sabahlarda, doğanın uyanışını izlemek ve düşüncelere dalmak için en güzel zaman bana göre, bunu sık sık yapamasam da öyle…
Konyaaltı Sahili’nde koşarak o Bey Dağları’nı izleyerek ilerlemek, özel bir his veriyor insana. Deniz, sabahın huzurunu taşıyor üstünde, bir taraftan hafif dalgalar kıyıya vururken, o huzurla düşüncelere dalmak, insan farkına varmadan yolu uzun uzun yürüyor. Düşünceler serbestçe akmaya başlıyor.
Yürüdükçe, o denize karşı düşüncelerimle baş başa kalıyorum. Bakıyorum geçmişe, geleceğe ve şimdiki yaşamıma, bazen uzun bir süre kendi kendimle konuşuyorum. Bana o kadar çok iyi geliyor ki sanki kendimden başka bir dostum yokmuş gibi. Falezler tarafında gidip denizi izleyip şöyle bir derin nefes alıyorum. Yaşadığımın farkına varıyorum.
Antalya’da sabah yürüyüşleri, sadece bedeni değil, ruhu da dinlendiren bir tedavi gibi açıkçası… Yavaş adımlarla, doğanın içinde kaybolmak, zihnin de o sessizliğin içinde kendi yolunu bulmasına izin vermek elbette de etkileyici oluyor… Yürüyüşün insanı dinlendiriyor olması…
Eve dönerken ‘bunu daha sık yapmalıyım’ diyorum arada kendime, kendimle konuşmak ve kendimi anlamak ayrı güzel bir his oluveriyor işte.
Bunu siz de yapın, nefes almak ve düşüncelerinizle baş başa kalmak, yaşama dair en büyük lükslerden biri olarak görmek gerekiyor.