Aylardan beri dile getirilen basın kartı taşıyan kıdemli gazetecilere hususi damgalı pasaport hakkı tanınması konusu nihayet kanun teklifine dönüştü.
Geçtiğimiz günlerde MHP Kayseri Milletvekili Sayın İsmail Özdemir, meslekte 15 yıl kıdemi bulunan basın mensuplarına hususi damgalı pasaport verilmesine yönelik kanun teklifini Meclise sundu. Teklife tüm partilerin ve milletvekillerinin sıcak baktığı, hatta TBMM Başkanı Sayın Numan Kurtuluş’un da, gazetecilere yeşil pasaport verilmesine dair kanun teklifine ilişkin, "Belli bir süre bu mesleğe emek vermiş değerli basın mensubu arkadaşlarımıza yeşil pasaport verilmesi gayet şık, doğal bir davranış olur." demesi ile birlikte gözler kanun teklifinin oylanacağı günü beklemeye başladı. Bu oylamanın 10 Ocak Dünya Gazeteciler Günü olması ise daha anlamlı olmaz mı?
Mesleklerini daha özgür ve rahat bir şekilde yapmak isteyen Türk gazeteciler Dünya çapındaki olayları takip etmeye çalışırken özellikle vize konusunda ciddi problemler yaşıyor, günlerce vize başvurusu için beklemek zorunda kalıyordu. Tabii bu şekilde yabancı meslektaşları ile rekabet şansını da yitiriyordu.
Aslında basın kartlı basın mensubu sayısının yaklaşık 18 bin adet olduğu ve bunlardan 6-7 bin civarının da kamu kuruluşlarında çalıştığı düşünülürse; 15 yıl kıdemi olan gazeteci sayısının da ancak 3-4 bin civarında olacağı sanılıyor. Bu sayının da düşük olması nedeniyle herhangi bir yük getirmeyeceği kanısındayım.
Gazetecilere sağlanacak bu doğal hak, onların çektiği zorlukları bir nebze olsun rahatlatacak ve dış dünyadaki gelişmeleri kendi ülkesindeki okuyucu kitlesine, tıpkı yabancı meslektaşları gibi anında iletebilecektir.
Bugün, yani 10 Ocak’ta “Dünya Çalışan Gazeteciler Günü”nü yine kutlacağız. Dünyada sadece ülkemize mahsus bu özel gün biliyorsunuz daha önce “Bayram” diye kutlanıyordu. Ancak gazeteciler çeşitli zorluklar nedeniyle hiçbir zaman bu günü bayram tadıyla kutlayamadı ve 1971 yılından itibaren de “Dünya Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kutluyor.
Ancak gazetecilerinin birlik, beraberlik ve dayanışma içinde çalışma koşullarını iyileştirecek bu mücadele gününde onları çalışan-çalışmayan diye ayırmak haksızlık olmuyor mu? Bu durum İşsizlik veya ekonomik koşullar nedeniyle çalışmayan veya çalışamayan diye ayırmak; basın emekçilerinin değerini ve kıymetini aksine biraz daha arttırmıyor mu?
Toplumumuzun doğru, tarafsız ve güvenilir bir medya ve gazetecilere ihtiyacı var. Kaldı ki; gazeteciler işsiz kalsalar ve çalışamasalar bile adeta yurttaş gazeteciler olarak sosyal medyada tüm zorluklara rağmen, yine de mesleklerini icra etme ve toplumu aydınlatma görevlerini yerine getirmektedirler.