Sevgili okurlarım bugün size Mustafa Kemal Atatürk’ün evliliği ile ilgili bir yazı yazmak istedi. Kısa ama etkili olan bu evliliğin içeriğine hadi hep beraber bakalım. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk ve tek eşidir Latife Uşakizade, nüfus kayıtlarındaki adıyla Latife Uşaklı, hepimizin bildiği adıyla ise Latife Hanım. 17 Haziran 1898’de İzmir’de varlıklı ve kültürlü bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen Latife Hanım, İzmir Lisesi’nden mezun olduktan sonra Paris’te bulunan Sorbonne Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne devam eder ve Londra’da dl eğitimi aldıktan sonra Kurtuluş Savaşı yıllarında memlekete döner. Bütün ailesi Avrupa’dayken memlekette yalnız kalmayı tercih edişini “Memlekette işlerin karıştığı haberini aldım. Kurtuluşu kendi gözlerimle görmek için döndüm.” diye açıklar. Avrupa’da tahsil alan, birkaç dil bilen, akıllı ve kültürlü bu ela gözlü, kumral, ufak tefek kadını Salih Bozok “Çabuk sevinen, çabuk üzülen, yazı yaman, kışı yaman bir hatun” diye tanımlar. Yıl 1922. İzmir işgal altındadır. Türk ordusu İzmir’e girdiğinde, Mustafa Kemal ve yaverleri güvenli bir karargah arayışına girer. Öneriler üzerine Uşakizade köşkünü karargah olarak kullanmaya karar veren Atatürk ve yaverlerine köşkte babaannesiyle yaşayan Latife Hanım ev sahipliği yapar.
İLK KIVILCIM
Köşkte ilk akşam yemeği. Latife Hanım, Mustafa Kemal Paşa’nın yanına gelerek “Yemek zamanı geldi mi Sayın Paşa Hazretleri, yemeğe buyurmaz mısınız?” diye sorar. Mustafa Kemal Paşa Latife Hanım’ın kendisine ev sahibi muamelesi yaparak, yanındakileri misafir yerine koyan tavrını fark eder ve tebessüm eder. Akşam yemeği bitip herkes dağıldıktan sonra Mustafa Kemal Paşa sarmaşıklı balkondan yanan şehre, İzmir’e bakıyordur. Hemen yanında ise İzmir’i izleyen Mustafa Kemal’i hayranlık dolu gözlerle izleyen Latife Hanım. Mustafa Kemal, Latife Hanım’a dönerek “İzmir’deki büyük yangında ailenizin de birkaç evi yanmış, çok üzüldüm” der. Latife Hanım büyük bir iyimserlik ve heyecanla “Neyimiz var, neyimiz yoksa yansın isterse Paşa’m. Siz yanmamış bir sancak verdiniz bize, yanmamış bir hürriyet, istikbal verdiniz ya o yeter. İzmir yanarsa bir yenisini, daha güzelini yaparız biz Türk milleti. Ama sancak yanarsa yer gök taş kesilir” der, heyecanla Kemal Paşa’nın kolunu tutarak. Bu heyecanı fark eden Mustafa Kemal, “Demek bu kadar seviyorsun bayrağını ve bu kadar güveniyorsun” der gözleri dolan Latife Hanım’a dönerek ve devam eder “Ağlamak yok bak ama, üzülürüm. Hadi git içecek bir şeyler getir de, evimizdeki ilk geceyi kutlayalım.” ‘’Bir gün İsmet Paşa ile Yusuf Kemal Tengirşek’ten başka kimsenin bulunmadığı bir sofrada kararlı bir sesle “Memlekette yapacak çok işimiz var. Toplumumuz, bugünkü yapısı ile yüzde elli randıman veriyor çünkü kadını üretimden çekmişiz, onu sadece çocuk doğuran, sökük diken, yemek pişiren yaratık haline koymuşuz. Bu elbette son derece yanlış. Kadını erkekle eşit haklara kavuşturmak ve üretimde kendisinden tıpkı erkek gibi yararlanmak gerekir. Bunu yapmadıkça batı milletlerinin hizasına gelmemiz söz konusu olamaz. Bu işlerde kim ön ayak olacak topluma, biz. Nasıl ön ayak olacağız? Başkasının karısında uygulamasını istediğimiz şeyleri, biz önce kendi karımızda uygulayacağız. Kadının yüzü mü açılacak, önce kendi eşlerimizin yüzleri açılacak ki, vatandaştan bu uygarlığı istemekte haklı olabilelim. Kendi karımız bir yerde çalışmıyor, üretime katılmıyorsa, başkasının karısının çalışmasını ve üretime katılmasını istemek haksızlık olur. Evli değilsek, bu isteklerimiz karşısında vatandaşlar, haklı olarak önerilerimize kulak asmayabilirler. Görüyorum ki, aranızda bir ben bekarım. Ben hepinizin başında olduğuma göre, örnek benden gelişmelidir. Onun için evleneceğim. Vatandaştan ne yapmasını istiyorsam, önce bunu ben yapacağım, karım yapacak.’’ der ve masadakilere dönerek sorar: “Latife Hanım hakkında ne düşünüyorsunuz?” Gazi Mustafa Kemal, paşa, Latife Hanım hakkındaki görüşlerini almak için gözlerini İsmet Paşa’ya çevirir. İsmet Paşa: “Ben her bakımdan latife Hanım’dan yanayım. Bunu daha önce de size birçok kez açıkladım. Birincisi, Latife Hanım, kültürlü bir kadın. Sadece kolej okumuş bitirmiş değil, çağımızın önemli kitaplarını okumuş, anlamış bir genç hanım. Dünyayı ve memleketimizi tanıyor. Bildiği yabancı diller, gelecek yıllarda daha da gelişecek diplomatik münasebetlerimizde paşamıza daha da yararlı olacak kanaatindeyim. İzmir’in soylu ve zengin bir ailesinin kızı. Görebildiğim kadar, size de tapıyor paşam.”
BİR İNKILAP HAREKETİ
Türkiye Cumhuriyeti’ne rol model olacak evlilik, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ile Latife Hanım evliliği, Zübeyde Hanım’ın ölümünden on iki gün sonra, 29 Ocak 1923’te, İzmir’de, Uşakizade Köşkü’nün salonunda gerçekleşir. O dönem nikahlar kadı tarafından perşembe günü kıyılır. Atatürk ve Latife Hanım’ın nikahı ise pazartesi günüdür. O dönem nikaha evlenecek kişiler yerine vekilleri katılır. Atatürk ve Latife Hanım, yanlarına şahitleri Mareşal Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Mustafa Abdülhalik Renda ve yaveri Salih Bozok’u da alarak kendi nikahlarına katılırlar.
İzmir kadısının kıydığı nikahta Atatürk kadıya döner “Efendi Hazretleri, Biz Latife Hanım’la evlenmeye karar verdik, lütfen lazım geleni yapar mısınız?” der. Kadı, Latife Hanım’a: “On dirhem gümüş mihri müeccel ve aranızda kararlaştırılan mihri muaccel ile burada hazır bulunan Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’yle evlenmeyi kabul ediyor musunuz?” “Kabul ettim” der Latife Hanım. Atatürk’ün de “Kabul ettim” cevabı üzerine, Latife Hanım’ın sade bir kıyafet ile ipek bir başörtüsü taktığı, Gazi Mustafa Kemal’in ise lacivert kruvaze bir elbise giyindiği sade bir törenle evlenirler. Bir inkılap hareketi olarak başlayan bu evlilik 2,5 yıl sürer ve 25 Ağustos 1925 günü sona erer.