Kahve, dünya üzerinde en çok tüketilen içeceklerden biri olsa da ilk olarak ne zaman ortaya çıktığı konusunda kanıtlanmış bir bilgi yok. Bu durum, kahvenin keşfi hakkında birbirinden bağımsız pek çok rivayetin ortaya atılmasına sebep oluyor. Durum böyleyken kesin ifadelerle kahvenin keşfini anlatmamız mümkün değil, fakat en çok dillendirilmiş ve ortak noktaları bulunan efsaneler üzerinden kahvenin bulunuşu hakkında fikir sahibi olabiliyoruz. Bahsettiğimiz bu hikayelerin en meşhuru ise kahvenin Etiyopya’da keçiler sayesinde bulunduğunu anlatır. Bu rivayette dönemin Habeşistan sınırları içerisinde, günümüzde ise Etiyopya’ya bağlı olan bir bölgede çobanlık yapan Araplar, keçilerin günlerce uyumadığını ve enerji dolu olduklarını gözlemlemişler. Daha sonra bunun sebebini öğrenmek için keçilerin yaptıklarını incelediklerinde, keçilerin daha önce görülmemiş bir bitkiyi yediklerini ve meydana gelen duruma bu bitkilerin sebep olduğunu düşünmüşler. Daha sonra bu bitkiyi toplayarak akıl danışmak için dervişlerine götürmüşler ve Şazili isimli bir derviş, aynı etkileri kendi üzerinde de görünce kahvenin ve kafeinin sihirli etkileri insanoğlu tarafından ilk kez anlaşılmış. İlk önce un haline getirilip ekmek hamuruna karıştırılarak tüketilen kahve çekirdeği, daha sonra suda kaynatılarak içilmiş ve günümüze kadar uzanan kahve serüveni de böylece başlamıştır. 

KAHVENİN YAYILMA SERÜVENİ

Kahve ilk kez Habeşistan’da tüketildikten sonra Yemen’e getirilmiştir ve asıl şöhretini burada kazanmıştır. Günümüzde Yemen, kahve denildiğinde akla gelen ilk ülkedir fakat kahvenin asıl vatanı burası değildir. Yemen, kahve kültürünü oluşturan ülkedir. Kahvenin Habeşistan’dan dünyaya yayılmasını sağlayan kişinin ise Osmanlı Subayı Özdemir Paşa olduğu söylenir. Türk kahvesini diğer kahve kültürleriyle dönemsel olarak karşılaştırıldığında diğerlerine nazaran en eski tarihlere uzanması, bu iddianın doğru olduğunu kanıtlamaya yetiyor. Türklerin kahveyle bu tarihten çok daha önce tanıştığı söylense de Türk kahvesi kültürünün oluşumu bu döneme denk geliyor.  Türk kahvesinin en belirgin özelliği cezvede pişirilmesi ve telvesiyle beraber servis edilmesidir. Diğer kahve kültürlerinde kahve posası demleme işleminden sonra süzdürülse de Türk kahvesinde durum böyle değil. Servis edildikten sonra bile kahve, fincanın içinde demlenmeye devam ediyor. Ayrıca porsiyonların çok küçük olması da sert bir kahvenin ortaya çıkmasına sebep oluyor. Kahveyi bu şekilde sevmeyenler için ilk başlarda bal karıştırarak tatlandırmaya çalışılmış. Sonraki dönemde şeker, balın yerini almıştır.

OSMANLI KAHVEHANESİ

Peki ya Türk kahvesi bu kadar köklü bir geçmişe ve tarihteki ilk kahve kültürü olma özelliğine rağmen neden günümüzde diğer kültürlerin gerisinde kalmıştır? Bu soruya herkesin farklı bir cevabı mutlaka vardır, bunun böyle olmadığını düşünenler de vardır elbette fakat Türk kahve kültürünün, tüm dünyayı domine eden İtalyan kahve kültürüyle yarışamadığı bir gerçek. Bunun en büyük sebebi yukarıda bahsettiğimiz tadımsal yönünden çok, manevi yönüyle ön planda olmasıdır. Örneğin İtalya kökenli kahvelere baktığımızda sert ve yoğun tatları sevenler için espresso, bir tık yumuşatmak için lungo, sütle yakıştıranlar için latte, köpüklü sevenler için capuccino gibi pek çok seçenek var. Fakat Türk kahvesindeki çeşit çok daha kısıtlı. Bu da herkese hitap etmemesine ve dünya genelinde benimsenmemesine sebep oluyor. İtalya’da kahve kültürü, espressonun icat edildiği 1884 yılıyla beraber yükselişe geçer. Günümüzde tükettiğimiz çoğu kahve türü İtalyanlara ait olsun olmasın, espresso bazlı yapıldığı için İtalyan kültüründen beslenmiştir. İtalya’da kahvenin bu kadar yaygın olmasının ve bu yayılmanın dünya geneline ulaşmasının en büyük sebebi ise herkese hitap edecek kadar çok kahve türünün bulunmasıdır. İspanyolların buluşu olan cortado veya Amerikalı askerlerin icadı Americano bile temelinde espresso barındırır. Bu da İtalyanların kahve konusunda ustalaştığının ve dünyayı etkilediğinin göstergesidir. Filtre kahve hem fransızların, hem İtalyanların, hem de Almanların icadında hak iddia ettiği bir kahve türü olsa da Fransız kültürüyle özdeşleşmiştir. Filtre kahve, haşlama yoluyla demlenen kahvenin demleme bittikten sonra posasından süzülmesiyle elde edilir. Fransa’da genellikle kahvaltıda, kruvasan eşliğinde servis edilir ve en çok bu öğünde tüketilir. Fransızlar filtre kahveyi yumuşatmak için süt kullanır fakat dünya genelinde sade şekilde tüketimi daha yaygındır.