Hatırlarsınız! 2000 yılı gelirken hepimizi bir korku almıştı karadelikten geçeceğiz ve hayatlarımız değişecek endişesi o yıllarda yaşı yirmiden büyük olanları sarıp sarmalamıştı.

Evet yeni bir binyıla yani milenyuma merhaba diyorduk. Tabi heyecanın yanında büyük değişimler de bekliyorduk. 

Şimdi geriye dönüp baktığımızda gerçekten yeni bir hayat düzeni bizi içine almış. Hayat daha hızlı, hafızalarımız balık hafızası, artık kolay bir hayat var elimizin altında.

En büyük değişim evlerimize giren bilgisayarların, internetle birlikte boyut değiştirmesi oldu. İnternetin yaygınlaşması çok kısa bir süre içinde gerçekleşti. Öyle ki internet, sadece 30 sene içinde tüm hayatımızı değiştirmeyi başardı. Bugün devrimler Facebook ve Twitter'da tartışılırken, politik savaşlar web üzerinde hala devam ediyor.

 12 Nisan 1993’te TÜBİTAK ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin ortak girişimiyle Türkiye İnternet ağına bağlandı. Ancak 2000 sonrası internet yaygınlaştı ve evlerimize girmeye başladı. Ardından akıllı telefonlar, sosyal medya platformları, şimdilerde yapay zekâ derken nesiller arasındaki kopukluk oldukça ara açtı.

 Hafızalarımızda buna uyum sağladı. Artık her şeyi çabuk unutur, yaşantılarımızın sürecini hatırlamaz olduk. Bu çocuklar ne zaman büyüdü, aaa öyle mi olmuştu? Biz ne ara bu kadar değiştik sözlerini hepimiz söyler ve sıkça duyar olduk.

Değişen yalnızca biz değiliz ama, devletler, halklar velhasıl tüm dünya değişti. Siyasi, ekonomik krizler bizi bu değişime hazırladı. 24 Ocak kararlarını hatırlayanınız veya büyüklerinden duyup merak edenleriniz var mı? Yok mu?

Bir hafıza tazeleyelim o zaman, bugünkü siyasal yapımıza, ekonomik koşullarımıza nasıl geldik bir bakalım… 

 O dönemi 4o yıllık ekonomi gazeteciliğini anlatırken özetleyen Sedat Pişirici’nin anlatımıyla aktarayım size…

/24 Ocak Kararları adıyla 24 Ocak 1980 tarihinde ekonomik literatüre geçen ve yapısal dönüşümleri içeren bir program. /

‘’Dönemin başbakanı Süleyman Demirel’in talimatı ile dönemin başbakanlık müsteşarı ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşar Vekili Turgut Özal’ın hazırlayıp kamuoyuna açıkladığı 24 Ocak Kararları, sıkı para ve maliye politikaları ile işçi ücretlerini baskı altına almayı, “sübvansiyon” olarak bilinen, ihtiyaç duyan toplum kesimlerine sağlanan maddi destekleri sona erdirmeyi, ekonomide kamunun payını azaltıp, özelleştirmeler yolu ile özel sektörün payını artırmayı, ithal ikameci ekonomik modeli terk ederek ihracata dayalı bir ekonomik model oturtmayı, serbest piyasa ekonomisine geçerek ülkeyi uluslararası sermayeye entegre etmeyi, dış ticareti serbestleştirip döviz transferini kolaylaştırarak yabancı sermayeyi teşvik etmeyi hedefliyordu.

Necmettin Erbakan liderliğindeki Milli Selamet Partisi (MSP) ile Alpaslan Türkeş liderliğindeki Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) dışardan desteği ile 12 Kasım 1979’da kurulan, Adalet Partisi (AP) lideri Süleyman Demirel’in başbakanlığındaki 43. hükümetin aldığı 24 Ocak Kararları’na, elbette başta işçiler olmak üzere tüm ücretli-emekçi toplum kesimleri karşı çıktı, tepki gösterdi. Kararların uygulanması zorlaşınca da askeri darbe geldi. Darbecilerin, darbeden dokuz gün sonra, darbeden önceki askeri şûrada emekliye sevk edilmiş eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Ulusu’ya kurdurduğu 44. hükümetin başbakan yardımcısı, 24 Ocak Kararları’nın mimarı Turgut Özal’dı. Bana göre sırf bu bile, askeri darbenin Türkiye’de terörü önlemek için değil, başta sendikalar olmak üzere, 24 Ocak Kararları’na muhalefet eden tüm siyasi güçleri etkisiz kılıp, kararların uygulanmasını sağlamak için yapıldığının açık bir göstergesi.    

Türkiye’yi çarpık kapitalizmden güya düzgün kapitalizme taşıyacak olan 24 Ocak Kararları, yaklaşık altı yıl süren, Anavatan Partisi (ANAP) lideri Turgut Özal başbakanlığındaki 45. ve 46. hükümetler dönemi ile iplerin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın elinde olduğu, ANAP Genel Başkanı Yıldırım Akbulut başbakanlığındaki 47. hükümet döneminde, bir yandan Amerikan dolarını ve Amerikan sigarasını özgürleştirirken, diğer yandan ocak söndüren bir “banker faciası” ve çarptığı paranın miktarı, ekonomiye verdiği zararın büyüklüğü hala tam olarak hesaplanamayan bir “hayali ihracat” vurgunu üretti.

ANAP’ta Özal’ın desteklediği Yıldırım Akbulut kongrede liderliği Mesut Yılmaz’a, Mesut Yılmaz da ilk seçimde iktidarı Doğru Yol Partisi-Sosyal demokrat Halkçı Parti koalisyonuna ve koalisyonun başbakanı, DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel’e kaptırdıktan sonra da 24 Ocak Kararları açısından değişen bir şey olmadı. Yılmaz da Demirel de hükümet ettikleri dönemde “Biz bu kararlara uymayacağız” demedi. Demirel 1991’de seçimi kazanmak için mesela tütün üreticisine “Kim ne veriyorsa beş lira fazlasını vereceğim” diyerek, iktidarda kalabilmek için Özal’ın bitirdiği tarım sübvansiyonlarını oy hesabına göre yeniden canlandırarak belki 24 Ocak Kararlarının bir bölümünü kısmen iğdiş etti ama o kararların açtığı yolu ekonomide doğru yol kabul edip hiç reddetmedi. ‘’

 Bizim hayatımız da memurlar, işçiler, bürokratlar, serbest meslek erbapları, tüccarlar, basın mensupları, küçük esnaflar, öğrenciler, ev hanımları, işsizler, sanatçılar, yazar- çizerler yani topyekun Türkiye sınırları içinde ve dışında yaşayan bizler değişmeye, hayat öngörümüzü başka bir çizgiye taşımaya başladık.

 Biz yaşamaya önem verirken birden para çok önemli bir değer olarak karşımıza çıkmaya başlamıştı. Biz insanları farklı değerlerle görüp değerlendirirken, ön yargılar, pa ra ile sağlanan dış görünüş, lüks önümüze çıkıvermişti…

 Krizler bizi yeniden yapılandırıyor ve bunu fark etmiyorduk.  DEVAM EDECEK