Sık sık gündeme gelen maden kazaları Türkiye’yi yasa boğuyor. Birçok kişinin çocuğunu, babasını, abisini, eşini, babasını kaybettiği maden kazalarının önüne bir türlü geçilemiyor. Neredeyse her yıl meydana gelen bu kazalar birçok canı ailesinden koparıyor. Son 10 yılda 402 işçinin maden kazasında hayatını kaybettiğinin açıklanmasıyla acı olan gerçek gün yüzüne çıktı. Özellikle gerekli önlemlerin alınmamasından kaynaklı meydana gelen göçüklerde işçiler göçük altında kalarak maalesef hayatlarını kaybediyor. Yerin metrelerce altında zor şartlarda çalışan işçiler denetimsizlikler yüzünden canlarından oluyor. TÜİK verilerine göre maden ve taş ocakçılığı sektörü en fazla iş kazası yaşanan sektör olarak açıklandı. Ne yazık ki bu kadar kayıp hiçbir şeyi değiştirmiyor. Kazalar her ne kadar ses getirse de bir süre sonra unutularak denetimsizlikler ve ihmaller devam ediyor. Konuya ilişkin açıklama yapan Maden Mühendisi ve İSİG Meclis Üyesi Mehmet Uygur, “Devletin burada kendi zafiyeti var, denetimler yapılıyor fakat bu denetimlerin bir bütünü yok. Denetimlerde anlık görüntü ile detaylar öğrenilemez, sürekli gözetim gerekiyor. Denetimlerde anlık görüntü ile detaylar öğrenilemez. Sürekli gözetim gerekiyor. Devletin burada kendi zafiyeti var, denetimler yapılıyor fakat bu denetimlerin bir bütünü yok. Sadece yönetmeliklerde yazılanların değil, yaşananların görülmesi gerekiyor. Maden ocaklarında yaşananların temelinde para kazanma ve kar hırsı var. Kar hırsı tüm sağlık ve güvenlik denetimlerinin önüne geçiyor. Madenlerde güvenliğin sağlanmadığı kısımlarda çalışılmaması gerekirken para kazanmak için bu çalışmalar sıklıkla yapılıyor. Bunun yaptırımları ise para ve hapis cezası olarak var. Fakat bu cezalar Soma’da da yaşandığı gibi ölen işçilerin avukatlarına kesiliyor” şeklinde konuşarak 2011 yılında Elbistan ilçesi Çöllolar ocağında 8 işçi hayatını kaybettiği olayı hatırlatıyor. Mehmet Uygur, “Bu işçilerin cenazeleri hala orada ve ocak faaliyete devam ediyor. Bölgede çok fazla hafriyat var. Hayatlarını kaybeden işçileri de buradan çıkarmak maliyetli olacağı düşünülerek işçilerin cenazeleri çıkarılmadı ve para kazanmaya devam ediyorlar. Dava halen devam ediyor, süreç bu şekilde devam ederse herhalde ailelerine de ‘İşçiler buraya niye girdiler, niye öldüler?’ denilerek işçileri de suçlu çıkartabilirler. Çalışma alanlarının tamamında işçilerin sağlık ve güvenlikleri korunmalıdır. Bu yasaların sürekli olarak ötelenmesinin nedeni sermaye sahiplerinin para kazanmalarının önünü açmaktır. İşçi sayısı 50’nin altındaki iş yerlerine yönelik kararın ertelenmesi mevcut haldeki diğer iş yerlerine yaptırımın da azalmasına neden oluyor. Bu yönetmeliklerde bir değil sorun ise yetkin olmayan uzmanların bir diğerinin yerine bakmasıdır. Örneğin 5 yılın üzerinde görev yapmış olan A sınıfı ya da B sınıfı kişilerin tehlike gruplarına göre çalıştırılması gerekirken, bu kişiler birbirinin yerine bakabiliyor. Bu durumda denetimde de görevlendirmede de zafiyete neden oluyor. Bazı iş kollarının sayı olarak veya tehlike grubuna göre yasa dışına alınarak bu yasaların ötelenmesi bir dalgakıran görevi yapıyor. Bu da sağlıklı ve güvenli bir iş yeri ortamı oluşturulmasını engelliyor. Madencilik faaliyetleri hepsinde aslında bir doğayla savaş var. İşi burada bırakıyorum deme şansı yok. Can kayıplarının önüne geçilmesi için önlemler var ve bunların işveren tarafından uygulanabiliyor olması gerekir. Bunun doğrudan yaptırımı işverene yapılmazsa, işverenden hesap sorulmuyorsa diğer kazaların önünü açar, Soma’da yaşanan olayda olduğu gibi işverenlere ceza verilmez. Önemli olan işin merkezinde ve yetkin olan kişilerin görevinin başında olarak işini düzgün yapmasıdır. Madencilik sektöründe iş cinayetlerinin önlenebilmesinin yolu sarı sendikalardan arındırılmış, çalışanların kendisinden oluşan sendikaların çoğalması ve örgütlü sendikaların olmasıdır. Denetim yapacak kişi bu işin içinde olan olmalıdır” diyerek bütün gerçekleri gün yüzüne çıkarıyor. Bu nasıl bir vicdandır ki göçük altında kalan işçilerin cenazeleri çıkarılmıyor. Cenazelerin çıkarılmadığı bir yana bu cenazelerin üzerinde çalışmalar yapılmaya devam ediyor. Bu maden kazalarına bir an önce el atılmalı ve yapılan bütün ihmallere dur denilmeli. Denetimsizlikler ve ihmaller göz ardı edilmeye devam edildiği sürece birçok kişi babasını, abisini, kardeşini, eşini, dostunu kaybetmeye devam edecek ne yazık ki. Türkiye’nin kanayan yarası haline gelen madenlere yetkililer artık el atmalı ve ihmallerin önüne bir an önce geçmeli.