Merhaba,
Son zamanlarda korkuyla ve hatta kaygıyla izlediğim durumu yazmak istiyorum. Bize ne olduğunu ve ne zaman bu kadar kötüleştiğimizi anlamaya çalışıyorum. Ama anlayamıyorum.
Ben Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde, insanların su gibi akıp geçtiği bir cadde üzerinde yaşadım çocukluğumu, gençliğimi. Evimizin minicik balkonunda ailecek sabah kahvaltıları yaparken, komşularımızla güler yüzlü sabah sohbetleri yapar, esnafa kolay gelsin derdik. Herkesin birbirini tanıdığı zamanlardı. Hani derler ya, bir yanlış yapmaya kalksan yapamazsın çünkü herkes birbirini tanıdığından, sen eve gidip derdini anlatana kadar iş işten geçerdi. Kiracı, ev sahibi gibi tanımlar kimsenin umurunda değildi, insan kavramı önemliydi. Aynı evde doğup, ölen insanlar vardı. Kapılar açıktı, anneler bütün çocukların annesiydi ve tüm sokaklar arabaların değil çocuklarındı.
Teknolojinin hızla insan hayatına girmesi, televizyonun sohbetlere engel olması, radyodan gelen o güzel müziğin kulaklıklarla bireyselleşmesi, bulmacanın yerini akıllı telefon denilen ucubenin alması ve derken her geçen gün kendinden uzaklaştığının farkına varmayan insan.
Benim çocukluğumda bankadan kredi çekmek diye bir kavram yoktu. Banka kredisi komşu Ayşe teyzeydi. Samimiyetle rica edilen ekonomik destek, aynı samimiyetle cevabını bulurdu. İnsan insana yardım ederdi o yıllarda. Sadece evde pişen yemek değil her şey paylaşılırdı.
Evrim yolculuğunda yanlış yola sapan insanoğlu yıllar arasındaki bu hızlı geçişte sanırım yoldan çıktı. Büyüklerimizin köpeğe versen yemez dediği para, kapitalizm ve onun tüketim çılgınlığı çemberinde insanı insanlıktan, düzeni düzenden çıkardı. Sürekli alan ama kimi zaman aldığını giymeyen, yemeyen, içmeyen bu tip insanlar yüzünden çığırından çıktı tüketim çılgınlığı. 20 evi olan insanın 21. Evi alma yolculuğundaki hırstı işte bu kapitalizm.
Halbuki dünya kocaman bir misafirhane. Gerçekten Aşık Veysel’in dediği gibi iki kapılı kocaman bir han. Birinden gelip, diğerinden veda ediyoruz dünya denen illüzyona. Ve bu bize hiç gitmeyecekmişiz gibi görünen dünya yolculuğunda para biriktirip insan ruhu ezmenin ötesine geçemeyenler yüzünden acı çeker olmuşuz. Bazen bir yangın ya da bir sel alır götürür elindekileri. Kimi zaman deprem gelir ev üstüne ev bırakmaz yeryüzünde. Biriktirdiğini sandığın ne varsa kalır dünyada sen öte aleme geçerken. Ve belki arkandan bir teşekkür bile almazsın bıraktıklarına. Belki de yastık altına sakladığın paralar güve tarafından yenir yok edilir. Sonuçta insan yine insanla baş başa kalır.
2020 yılının pandemi sözcüğüne bulanmış hastalıklı yıllarının devamında geldi başımıza ne geldiyse. Yıllardır uyuyan ne varsa uyandı sanki. Enflasyon canavarı yeniden iş başına geçti. Kapitalist sistemin başını çekenler hayatlarından memnun yeni köleler yarattılar kendilerine. Kiracılar… Hükümetlerin kolayca çözmesi gereken bu ucube kavramın içine sıkıştırıldı ekonomisi olmayan insan. En temel ihtiyaçlar ulaşılamaz oldu. Ama bu arada yastık altı zenginleri yeni evler aldı, arsalar ve hatta arabalar. Mesele onların aldıkları değildi aslında, evine yiyecek alamayanlardı. Ama kimse alamayanları düşünmüyordu bu sistemsizlik içinde. Geçinemeyen yığınlara birde evsizler eklendi şimdilerde. Çoğu aç gözlü ev sahibinin eline kaldı insan. Halbuki sistemden aldığı para hiç bir şeye yetmiyordu artık. Belki bir hırsız bu sisteme ayak uydurabilirdi. Ama hırsız olmayanın dünyasında sorunlar her geçen gün büyüdü büyüdü ve büyümeye devam ediyor.
Kiracılarını kapıya koyan ev sahipleri, dükkanından atılan iş yeri sahipleri ! Sanırım çok yakında hepimiz sokakta oturacağız. 20 dairesi olan ev sahibi bir filmi izler gibi izleyecek bizi balkondan. Ve sistem buna yine dur demeyecek. Ve biz yine susmaya devam edeceğiz. Nereye Kadar?
Efendim aklımızı başımıza almamız gereken zamanlardayız. Şöyle bir silkelenip ne olduğunu düşünmemiz gereken dönemlerdeyiz. Paranın insan hayatında bir araç olduğunu hatırlamamız gerektiği gibi yaşamaya ayıracak zamanlarımız olmalı. Yani yaşamadan ölmemeliyiz. Hepimize bir Norveç’li gibi bu yıl tatile nereye gitsek diye düşündüğümüz yıllar diliyorum. Huzurlu ve sakin günler…
Her değişime ayak uyduran doğanın bilgeliği ve sanatın ışığında yeniden görüşene dek sağlıkla ve sevgiyle…