Bugün size aslında derin bir konu olan ancak benim kısa özet yapacağım yerleşik hayata geçişi anlatacağım. Tarım Devrimi (Neolitik Devrim) üretime dayalı bir ekonomi modeli, geçim yöntemidir. (Bitki ve hayvan yetiştiriciliği gibi.) Çoğu akademisyene göre Tarım Devrimi, insan zekasıyla gerçekleşen en önemli tarihsel adım idi. Evrim sonucunda insanlar sürekli daha zeki hale geldi ve doğanın tüm sırlarını çözerek koyunları ve mısırları evcilleştirerek kontrolleri altına aldılar, böylece yerleşik hayata geçişin kapısını bilinçli bir şekilde açtılar. Bu geçişin ardından kısa bir süre sonra eski barbar/avcı-toplayıcı stili yaşamlarını, yeni yerleşik ve medeni stilleri ile değiştirdiler. Yukarıda anlatılan hikaye oldukça fantastik bir hikaye. İnsanların gitgide daha akıllı hale geldiklerine dair hiçbir kanıt yoktur, günümüz bilgi toplumunda bile nihai bir IQ yükselişi söz konusu değildir. Fakat avcı-toplayıcılar yine de doğanın tüm sırlarını bundan 50 bin yıl öncesine kadar biliyorlardı, çünkü hayatta kalmaları bitki türlerinin hangilerinin zehirli olup olmadığını, hangi hayvanın nerede bulunduğunu ve bu hayvanın ne durumda nasıl tepki verdiğini bilmelerine bağlıydı. Bunun yanı sıra, insanlar tarım devrimini gerçekleştirip yerleşik hayata geçtiklerinde ise yaşam kalitelerini ya da rahatlıklarını değil, sadece yiyecek üretim miktarını arttırmışlardı, ve bunun sonucunda çok daha sert ve zahmetli bir yaşam sürtmek zorunda kalmışlardı. Bu zamana kadar anlatılanın aksine, tarım devrimini bilinçli olarak değil, bilinçsiz olarak yapmışlardı ve bu aşamadan sonra ne kadar verimsiz ve kalitesiz bir yaşam sürseler de geri dönmek kaçınılmazdı.

ŞANLIURFA

Tarım devriminin temelinde yatan neden aslında iklim değişimi idi.  Bahar ve Yaz zamanlarında avcı-toplayıcılar için doğada gayet zengin besin kaynakları mevcuttu, fakat kış aylarında bu besin kaynakları azalıyordu. İnsanlar bazı yabani bitki ve hayvanları evcilleştirerek bu soruna karşın bir şeyler yapmak istedi, bunun sonucunda tarım devrimi, tarım devriminin sonucunda da yerleşik hayat doğdu. İlk başlarda insanlar yaptıkları küçük tarlaları kazıp ekiyorlar, ve sadece hasat zamanında tarlanın etrafına yerleşerek ekini topluyor, ve hasat bittikten sonra tekrar avcı-toplayıcı yaşamlarına dönüyorlardı. Zaman geçtikçe tarlalar büyüdü, hasat edilecek miktar ve dolayısıyla hasat süresi arttı, tarlaların tekrar ekimi için gerekli olan süre de buna paralel olarak artınca insanlar için yerleşik hayatlarını tekrar terk etmek mantıksız bir karar oldu. Böylece kendileri karar vermeden, kendiliğinden yerleşik hayata geçmiş oldular. Harari, bunu bir tuzak olarak tanımlar. Eğer bu konuya gerçekçi bir açıdan yaklaşacak olursak, tarım devriminin bunu gerçekleştiren ilk insanlar için bir tuzak olduğunu net olarak söyleyebiliriz. Çiftçilik ile beraber gelen yerleşik hayat ve üretilen fazla besinin sonucunda, bir nüfus patlaması yaşandı ve insanların sayısı git gide çok hızlı bir şekilde artmaya başladı. Önceden sürekli seyahat halinde olduklarından ve etraftaki yiyecek sayısı sadece belli bir nüfusun devamlılığını sağlayacak kadar olduğundan, çocuk doğurmak ve yetiştirmek kolay değildi, bu nedenden dolayı kadınlar avcı-toplayıcı toplumlarda sık doğum yapmaz ve yaptırılmazdı. Fakat bu engel artık aşılmış, yerleşik ve durgun bir hayat ile beraber yiyecek üretimi de fazlalaşmıştı. Yerleşik hayata geçiş, kadınlar için her yıl çocuk sahibi olabilme şansı sunuyordu. Avcı-toplayıcı toplumlarda kadınlar 2-3 yılda bir çocuk sahibi olabiliyordu. Bu şekilde nüfus arttıkça, yiyecek üretimi ve diğer çiftçilik ihtiyaçlarını karşılamak için gereken iş gücü de arttı. Nüfus artıyor, artan nüfus için daha fazla yiyecek ve barınma ihtiyacı sunuluyor, bu ihtiyacın karşılanabilmesi için ise daha fazla nüfus gerekiyordu. Sonunda herkes çiftçi olmuştu, ve bu bir döngüye girmişti. Fakat artık olan olmuştu. Bundan sonra geriye dönüş imkansızdı. İnsanlar artık avcı-toplayıcı yaşamlarına geri dönemezdi, av yeteneklerini ve bilgilerini kaybetmişlerdi. Buna rağmen geri dönmek isteseler yine de dönemeyeceklerdi, çünkü nüfusları olması gerekenden çok daha fazla artmıştı ve çok kalabalık nüfuslar ile avcı-toplayıcı yaşamı sürdürülemezdi.