Antalya’da bisiklet sürmek son zamanlarda adeta bir sabır testi haline geldi.
Şehir, muhteşem doğası ve harika iklimiyle bisiklet için biçilmiş kaftan; ancak ne yazık ki bu potansiyeli değerlendirmek her geçen gün zorlaşıyor. Sebebi mi? Bisiklet yollarının bisikletçilerden çok arabalarla dolup taşması! Bunu görmek insanın içini sızlatıyor.
Belediyeler büyük bir hevesle bisiklet yolları yapıyor, hepimiz de bu gelişmeye sevinip, “Şehirde artık bisikletle rahat rahat dolaşabileceğiz” diye düşünüyoruz. Ama bir süre sonra bakıyoruz ki bisiklet yolları arabaların otoparkı olmuş. Bir yanda yük indiren kamyonetler, diğer yanda park etmiş otomobiller... Bisiklet sürmek, keyifli bir aktiviteden ziyade bir “Engelli Parkuru”na dönüşüyor. Yolu kaplayan arabaların yanından geçerken, bisikletçi olmanın adeta bir cesaret işi haline geldiğini fark ediyorsunuz.
Bir düşünün; keyifli bir sahil turu yapma niyetindesiniz, rüzgar saçlarınızı okşarken siz de pedal çevirmenin tadını çıkarıyorsunuz. Ama tam o sırada bir arabayla bisiklet yolu paylaşmak zorunda kaldığınızı fark ediyorsunuz. Ya durup yol vereceksiniz ya da risk alıp arabanın yanından geçeceksiniz. Ne kaldırımda yürüyen yayalar rahat, ne de biz bisikletçiler huzurluyuz. Herkes birbirinin alanını ihlal etmek zorunda kalıyor.
Sorun şu ki; bu durum sadece bisiklet sürüşünü tehlikeli hale getirmekle kalmıyor, aynı zamanda bisiklet kullanımını da caydırıyor. Hani şehrin trafiğini rahatlatmak için daha fazla bisiklet yolu yapılacaktı? Ama görünen o ki, bu yollar sadece arabaların işgaline uğruyor. Şehirde bisikletle seyahat etmek yerine, arabaların arasında sıkışıp kalıyoruz. Bisiklet yolları bisikletçilere ait olmalı, araba sürücüleri de bu duruma saygı göstermeli.
Çözüm mü? Aslında basit: Daha sıkı denetim, daha fazla farkındalık, belki de biraz empati… Şehirde bisikletli ulaşımın yaygınlaşmasını istiyorsak, bisiklet yollarını gerçekten korumamız gerekiyor. Antalya, pedal çevirmek için mükemmel bir yer, ama bu keyfi sürdürebilmek için önce bisiklet yollarını geri kazanmalıyız!