Yazıma herkese bir soru sorarak başlamak istiyorum. Hiç çevrenize bakıyor musunuz?

İnsanları inceliyor musunuz? Bunu sormamın nedeni şu: o kadar yalnızız ki. Binlerce takipçisi olandan tutunda, koca kalabalık içerisinde yaşayana kadar herkes yalnız. Maalesef bu yalnızlık her geçen gün katlanarak devam ediyor. Sürekli içimizde bir boşluk var. Özellikle genç nesil dünyadan, ülkeden sorunlardan kopuk bir şekilde kendilerine kurdukları sanal bir dünyada yaşıyorlar. Bence bunun en büyük sebebi sosyal medya. Saatlerimizi, günlerimizi sosyal medyada sadece video izleyerek geçirebiliriz. Bunun sebebi de bizim yapamadıklarımızı yapanlara gıptayla bakarak, ‘Biz niye yapmıyoruz? Onların hayatı çok güzel’ diye yakınmamızdan kaynaklanıyor.

Maalesef yeni kuşak hem çok şanslı hem de çok şanssız. Neden diyeceksiniz. Her şeye çok rahat ulaşıyorlar, ancak bazı şeylere sadece uzaktan bakabiliyorlar. Çok şanssızlar çünkü böyle bir iktidara denk geldiler. Maalesef kendinden olmayanın ‘Ne hali varsa görsün’ politikası gençlerin umutlarını ve hayallerini çaldı. Sık sık konuşma fırsatı bulduğum gençler, hayatlarından vazgeçmiş durumda. Bir genç arkadaş şöyle bir söz söylemişti:

“Neden yaşayayım ki? Çalışsam asgari ücret. Çalışmasam geçinemiyorum. Ev, araba, tatil hayalimiz yok. İktidara yakın olanlar 20’li yaşlarında lüks araçlara biniyor. Biz ise otobüse para vermemek için yürüyoruz. Yıllarca okudum. Ailemin yüzüne bakamıyorum. Hiçbir umudunun olmadığı bir hayatı yaşamak istemiyorum.”

Bu sözler bıçaktan daha keskin. Tabi anlayana. O kadar haklı ki. Cumhurbaşkanın, bakanların, milletvekillerinin, belediye başkanlarının, sırtını iktidara dayayanların çocukları cenneti yaşarken, diğer gençler, cenneti yaşadıkları hayatlarından vazgeçmiş durumda. Söyleyecek çok sözüm var, kelimler kifayetsiz. Ancak sadece kelimeler değil, anladığım kadarıyla akıllarda artık kifayetsiz kaldı.