Şimdi arkadaşlar dürüst olalım, kimse "Ben hiç kıskanç değilim" diyemez. Farkına varmadan hepimizde o küçük kıpırtı bir yerlerde saklanıyor.
Bazen "Ben daha iyisini yapabilirim" dedirten tatlı bir isteklendirme oluyor, bazen de içimizi kemiren kötü bir his. İşte kıskançlık böyle bir şey, hem dost, hem düşman.
Düşünelim... Bir arkadaşımızın başarısını duyunca içimizden "Keşke ben de yapabilsem" demek normal değil mi? Bu, aslında bizi harekete geçirebilecek bir kıskançlık. "O yapmışsa, ben de yaparım!" diye kendimize güven veririz. Bu tür bir kıskançlık, insanı büyütür ancak çok da tehlikedir. Daha iyisi için çalışmamızı sağlar. İş, başkalarının mutluluğunu kendimize dert etmeye geldi mi, işte orada işler kötüye gidiyor.
Kıskançlık bazen öyle büyür ki, elimizdekileri görmez oluruz. Başkalarının hayatlarına bakarken, kendi hayatımızdaki güzellikleri kaçırırız. Birinin tatil fotoğraflarını görüp "Neden ben gidemiyorum?" diye iç geçirirken, belki o an sahip olduklarımızı unutuyoruz. Halbuki herkesin hayatı kendi içinde bir mücadele. O tatilde gülen kişi belki içten içe başka bir şey için üzülüyor. Ama biz, hep dışarıdan gördüğümüz kadarını kıskanıyoruz.
Kıskançlık bazen de ilişkilerde devreye giriyor. Sevgilinizi ya da eşinizi kıskanmak, başta tatlı gelebilir. Gelelim ipin ucunu kaçtığı yere, iş bir kontrol savaşına dönebiliyor. "Neredeydin?", "Kimleydin?" soruları sevgiyi büyütmek yerine zehirler. Sevdiğini kaybetme korkusu bazen öyle büyüyor ki, karşımızdakini boğar hale geliyoruz. Hâlbuki biraz güven, ilişkilerdeki kıskançlığı azaltmanın en güzel yoludur.
Peki, ne yapmalı? Kıskançlık kötü mü? İlla ki değil. Onu denetlemeyi öğrenirsek, aslında bizim için bir rehbere dönüşebilir. "Ben neden kıskanıyorum?" diye kendimize sorarsak, belki de içimizdeki eksik bir yönü keşfederiz. "Ben de başarabilirim" ya da "Kendi yaşamımıza odaklanmalıyım" diyerek kıskançlığı pozitife çevirebiliriz.
Unutmayalım, kıskançlık insan olmanın bir parçası. Önemli olan, onu nasıl kullandığımız. Onu bizi yıkacak bir düşman değil, motive edecek bir dost haline getirmek elimizde. Kendimizi başkalarıyla kıyaslamayı bırakıp, "Benim hikâyem ne?" diye düşünmeye başladığımızda, kıskançlık yerini şükrana bırakıyor.
Bir nefes alalım ve etrafa bakalım. Belki kıskandığımız şeylerin bir kısmına zaten sahibizdir. Gözümüzün önündeki güzellikleri fark etmek için bazen küçük bir duraklama yeter. Çünkü kıskanmak yerine paylaşmak, karşılaştırmak yerine kendi yolumuza odaklanmak, bizi çok daha mutlu edecek bunun bir farkın varsak hele ki!