Sivas’ta gezilecek yer çok dedim ama olayın en güzel tarafı otel Cumhuriyet Meydanına ve meydan gezeceğim yerlere yakındı.
Önce Selçuklu Parkının altında bulunan tarihi eserlerden başladım gezmeye. Burada Sivas Çifte Minare Medresesi, Şifaiye Medresesi, Kale Camii ve Buruciye Medresesi hepsi bir aradaydı.İlk olarak 1271yılında İlhanlı veziri Şemseddin Cüveyni tarafından yaptırılan Çifte Minareli Medreseye girdim. Avlusu kafe olarak kullanılan medrese bakımsız ve odaları da kafenin havasında kaybolmuş. Dört eyvanlı medresenin en önemli bölümü taç kapısı (Anadolu’nun en yüksek taç kapısı) ile Sivas’ın simgesi haine gelen minareleridir. Çifte Minareli medresenin tam karşısındaki Şifaiye Medresesi 1218 yılında l. İzzettin Keykavus tarafından yaptırılmış olup görkemli bir taç kapısı ve dört eyvanlı ve revaklı bir avlusu var. Anadolu’nun en büyük şifahanesi olan medrese 3400 metre karelik alanı ile Selçuklu şifahanelerinin en büyüğüdür. Medresenin güney eyvanı l. İzzettin Keykavus’un türbesidir. Medresenin avlusu ve odaları ticarethane olarak kullanılıyor. Selçuklu Sultanı lll. Gıyaseddin Keyhüsrev Döneminde, İran Hamedan eyaletindeki Burucert’ten gelen Muzaffer Burucerdi’nin 1271’de pozitif bilimlerin eğitimi için yaptırdığı Buruciye Medresesi kesme taşlardan yapılmış iki katlı ve dört eyvanlı, açık avlulu bir yapı. Muzaffer Burucerdi ve iki çocuğunun mezarları da bulunan medresenin avlusu yine kafe ve dükkanlarla doluydu, Buruciye Medresesinin karşısında bulunan Kale Cami 1580 yılında Sivas Beylerbeyi Murat Paşa tarafından yaptırılmış küçük ama tarihi ve güzel bir eser. Burada Medreseler arasında restorandan konfeksiyona satış yapılan genelde bir cadde boyu açık pazar ve yine Çifte Minareli Medresenin önünde resim çektirmek için bekleyen develer ve poni atlar vardı. Ben bu alanı gezdikten sonra kapanmadan müzeleri gezmek için meydana çıktım. Burada 1884’te yapılan ve halen hükümet konağı olarak kullanılan çok güzel bir bine ile onun karşısındaki 1908 yılında yapılan jandarma binasının arasından geçerek müzelere doğru yürüdüm. Müzeleri gezdikten sonra da akşamüstü ortalık kararmadan Ulu cami ve Gök medreseye gittim. Selçuklu Sultanı lll. Gıyaseddin Keyhüsrev’in vezirlerinden Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından 1271 yılında yaptırılan Gök Medrese Türk mimarlık ve süsleme sanatlarının birlikte görüldüğü bir yapı olarak önemlidir. İki katlı, dört eyvanlı ve açık avlulu yapı dini bilimlerin verildiği bir medrese olarak hizmet vermiştir. Şu anda vakıf müzesi olup ben vardığımda kapalı olduğu için dışından resimlerini çektim. Kızılarslan bin İbrahim tarafından 1197 yılında yaptırılan Sivas Ulu Cami 1212 ve 1955 yıllarında onarım görmüş tek minareli bir camidir. Caminin avlusunda mezarlar vardı ve cami çok büyüktü. Doğrusu hayran kaldım. Zaten ulu camiler genellikle Selçuklu damgası taşıyor, Anadolu’da 600 senelik Osmanlı tarihinden kalan eser 200 senelik Selçuklu dönemindeki kadar yok denilebilir. Anadolu’da tarih, coğrafyası gibi çok engebelidir. Türkülerde engebeleri ovaya çevrilir.
Anadolu kırsalı
Dere tepe engebe
Kuru sarı ovaları
Irmakları cılız
Kenarında söğüt ağaçları
Anadolu’m geleceğe gebe
Çay kenarlarında kavak söğüt
Serin su başarında çınar
Dağların çok azında orman
Gürgen, pelit, çam
Bahçelerinde meyve elma, erik, nar
Sebzeleri domates, biber, patlıcan
Günebakan, mısır, pancar
Anadolu’m hasta
Ormansız ve kurak
Sarmış sancılar