Son zamanlarda kafamda dönüp duran bir soru var arkadaşlar…

Antalya'nın yeşilliği nereye gidiyor? Eskiden balkona çıktığımda, sokakta yürürken ya da sahile inerken gözüm hep yeşile takılırdı. Şimdi ise betonun gri tonu ve asfaltın kara yüzü her şeyi gölgelemeye başladı. Buna bir de trafik eklendi.

Her geçen gün yeni bir inşaat yükseldiğini görüyorum. Eskiden portakal bahçeleriyle dolu olan yerler, şimdi sitelerle, AVM'lerle kaplı. Tarla dediğin, bostan dediğin, seralarla dolu araziler bile bir bir kayboluyor. Şehir nefes alamaz hale geliyor ki ben bunu uçakla gelirken birçok kez gördüm.

Tamam, büyüyen bir şehirde gelişim olacak, insanlar ev sahibi olacak, ticaret yapacak. Ama bu gelişim, doğayı yok etmek anlamına gelmemeli. Biz Antalya'yı Antalya yapan en önemli şeyleri unutuyor muyuz? Torosların eteklerindeki çam ormanları, falezlerin üzerinde sıra sıra dizilmiş narenciye ağaçları, bahar gelince burnumuza vuran o çiçek kokuları... Bütün bunlar bir bir siliniyor kimse de farkına varmıyor.

Her seferinde "yeşil alan korunacak" deniyor ama sonra bir bakıyoruz ki yeni bir beton kütlesi dikilmiş. Oysa Antalya'nın doğal yapısıyla uyumlu projeler geliştirilse, yeni parklar açılsa, şehir planlaması yapılırken sadece bugünü değil, yarını da düşünülse...

Yeşil gitgide azalıyor, bunu görmek için uzman olmaya gerek yok. Gün geçtikçe Antalya sıcak bir beton yığınına dönüşüyor ve bu gidişat böyle devam ederse nefes alacak tek bir ağaç bile kalmayacak. Bizim şehrimize sahip çıkmaktan başka bir şansımız yok. Bunu bilmek zorundayız.  Antalya'yı Antalya yapan yeşilliğini kaybetmesine seyirci kalmayalım.

Eskiden yaz akşamlarında sokaklarda dolaşırken serin bir meltem eserdi, şimdi ise sıcak hava yüzümüze yüzümüze çarpıyor. Çünkü yeşilin yok olduğu yerde serinlik de yok olur. Ağaçların gölgesi kayboldukça, şehir daha da ısınıyor. Bunun sonucunda klimalara daha çok ihtiyaç duyuyoruz, enerji tüketimi artıyor, cebimizden daha çok para çıkıyor. Yani sadece doğayı değil, kendi konforumuzu da kaybediyoruz.

Hadi diyelim ki şehirleşme kaçınılmaz, bari kalan yeşil alanları koruyalım. Parkları çoğaltalım, boş arsalara yeni binalar yerine ağaçlar dikelim. Dikey bahçeler yapalım, sokakları ağaçlarla süsleyelim. Şehri betona boğmak yerine, doğayla iç içe bir düzen kuralım.

Şehir planlamasında biraz daha vizyoner olmak zorundayız. Sadece bugünün rantına değil, yarının yaşam kalitesine odaklanmalıyız. Yeşil alanları genişleten projelere öncelik vermeli, çevre dostu uygulamaları teşvik etmeliyiz. Unutmayalım ki bizden sonraki nesiller de bu şehirde yaşayacak. Onlara sadece bina yığınları değil, nefes alabilecekleri bir doğa da bırakmalıyız.

Yeşili yok etmek kolaydır, ama geri getirmek yıllar alır. Antalya'yı Antalya yapan doğasını kaybedersek, elimizde sadece sıradan bir beton şehir kalır. O yüzden bu gidişata dur demek için geç kalmadan harekete geçmeliyiz.