Ülkedeki sağlık çalışanları, işçiler, esnaflar herkes eylem yapıyor. Aldıkları maaşı yeterli bulmuyorlar, çalışma şartlarını ağır buluyorlar, yetmiyor diyorlar, geçinemiyoruz diyorlar.

Bu insanlar ülkenin dört bir yanında eylemlerine devam edip, 2 dakika oturma ya da ayakta durma, çember oluşturma, el ele tutuşma gibi hareketlerde bulunarak maksimum yarım saat süren eylemlerinin sonunda dağılıyorlar. Sonra akşam saat 17:00 oldu mu hepsi arabalarına binerek evinin yolunu tutuyor.

Peki, o sırada bu insanların şikâyetlerini duyurmak için oradan oraya Evliya Çelebi misali gezen basın mensuplarının şikayetlerini kim duyuracak? Üstelik karşımızda oturma, ayakta durma, el ele tutuşma eylemi yapan insanların çoğu demiyorum direkt hepsi diyorum.

Hepsi bizden çok daha yüksek maaşlar alan çok daha iyi olanaklara sahip insanlar. Sağlık çalışanları da esnaflar da, işçiler de onların şikâyetlerini duyurmak adına bazen dakikalarca bazen saatlerce ayakta dikilen biz basın çalışanlarından çok daha rahat bir hayat yaşıyorlar. (En azından ekonomik anlamda) Meslektaşlarımı bilemem ama şahsen ben aylık kazancı benim kazancımdan en az 3-4 kat fazla olan insanları karşımda geçinemiyoruz, hakkımızı istiyoruz diye bağırırken görünce hayatı sorguluyorum.

Yaptıkları basın açıklamalarının ardından şimdi de oturma eylemini başlatıyoruz diyerek yerlere serilen insanların fotoğraflarını çekerken bile biz basın çalışanları ayakta dikilmeye devam ediyoruz. Onlar eylemlerini tamamladıktan sonra çaylarını, kahvelerini içmeye giderken bizler de toplu taşıma araçlarının yolunu tutup haklarını aramak adına 15-20 dakikalarını konuşma yapmaya ve fotoğraf çektirmeye ayıran bu vatandaşların sesini duyurmak için mesai saati bitmeden haberimizi yazmaya çalışıyoruz...