İdari ve mali anlamda kötü gidişatta istikrarı yakalayan Antalyaspor’un nefes alabilmesi için saha sonuçları hayati önem taşıyor. Tek kurtuluş yolu da bu.

Galatasaray gibi güçlü takımlarla yapılan maçlarda sonuç kötü de olsa oynanacak futbol, camianın umutlarını artıracak fırsatlardır.

Oyuncularının neredeyse tamamı milli takımlara giden Galatasaray’da yorgunluk belirtisi görmedik. Konuk ekip 3 gol atıp daha fazlasını kaçırdı, 90 dakika sahanın her yerine bastı. Antalyaspor ise milli aradan önceki berbat halinden daha kötü haldeydi. Tatilin bitmesinden rahatsız olan bir futbolcu ve teknik ekip görüntüsü vardı stadyumda.

Bu takımda sağlıklı olduğu sürece ilk 11’de oynayacak birkaç futbolcudan biri Jakub Kaluzinski’dir. Oyunu iki yönüyle mükemmele yakın oynayan, skor ne olursa olsun yüzde 100’ünü vermeyen çalışan Polonyalı futbolcu, milli arada ülkesinin forması ile Kosova ve Almanya’ya karşı 90’ar dakika oynayıp 1’er gol atmış, formunun zirvesinde bir isim. Ancak “İyi bir futbolcuydu” referansı ile Antalyaspor’a hoca olan Alex de Souza, sezon başında Soner Dikmen için feda ettiği Kaluzinski’yi bu kez Petrusenko için harcıyor.

Kaluzinski’nin yokluğunda orta sahası çöken Antalyaspor, maçın ilk dakikasından itibaren oyunu rakibine verdi. Orta alanda kaptırılan her top, Galatasaray akını olarak Antalyaspor ceza alanında son buldu. Sağ bekte Erdoğan, solda ise Güray geri dönmekte zorlandı. Sam Larsson, Petrusenko ve Erdal Rakip eski formlarından çok uzaktaydı. Kaluzinski’nin yokluğunda savunmanın dengesi de bozuldu ve amatör takımların yiyebileceği türden Icardi golleri filelerle buluştu.

Antalyaspor adına maçın en iyi ismi Kenan Piric oldu. Kırmızı-beyazlı forma altında en iyi maçını çıkaran Piric, farkın artmasını önleyen isim oldu. Takımın tek gol umudu Braian Samudio, takım arkadaşları orta sahayı geçemediği için geriye gelip kanatlardan top taşımaya çalışınca gol umudu tamamen şansa kaldı.

Zaten Antalyaspor koca 90 dakikayı pozisyona giremeden tamamladı.

Sanki maçtan önce “Aman 5 gol yemeyelim” taktiği üzerine çalışılmış. Taktik buysa tuttu. Bu da Galatasaray’ın pozisyonları cömertçe harcaması ve Kenan Piric’in çıkardığı 7 net pozisyon sayesinde gerçekleşti.

Galatasaray maçının tekniği, taktiği, analizi yok. Son 4 maçta sadece 1 gol atıp 7 gol yiyen bir takım için fazla söze de gerek yok.

Takım saha dışında dökülüyor. İdari ve mali anlamda belki tarihinin en kaotik ortamını yaşıyor. Saha içinde ise futbolcular mutlu değil. Paralarını alamadıkları için mi, Alex de Souza’ya tavır aldıkları için mi bilinmez.

Bilinen tek gerçek; Bu takım bağıra bağıra, el freni patlamış bir kamyon gibi rampadan aşağı düşüyor. Derhal bir neşter vurulmazsa, uçuruma varıldıktan sonra kaldırılacak bir enkaz bile bulunamayacak.

Taraftar da bunu anlamış ki; Galatasaray’ı izlemeye gelmiş herkes. Seremoniye çıkan çocuklar bile Antalyasporlu futbolcuları terkedip Mauro Icardi’nin etrafında toplandı. İstiklal Marşı okunurken, Erdal Rakip, Samudio ve Townsend’in önünde hiçbir çocuk durmazken, Icardi’nin önünde 20 çocuk vardı. Icardi ve Osimhen’in gollerini alkışlayan Antalyaspor taraftarı rol yapabilir, ancak çocuklar rol yapamaz. Antalyaspor’un durumu, maç öncesi yapılan seremonideki görüntünün ta kendisidir. Yani taraftar da çocuklar da umudunu kesmiş durumda. Antalyaspor için maç seremonideyken bitmişti.