Antalyaspor ile ilgili ortaya hangi iddia atılırsa atılsın, zamana bırakılıp unutturulma taktiği izliyoruz. Bu taktik tutmuşa da benziyor.
Son yıllarda kulüp ile ilgili o kadar çok iddia ortaya atıldı ki; isim verilerek suçlamalardan tutun, yolsuzluk iddialarına, hafriyat olayından tutun her türlü yanlışa rağmen kimseden çıt çıkmıyor. Aradan biraz zaman geçip iş soğuduktan sonra herkes hayatına devam ediyor. Yani sessizlik yemini aslında amacına ulaşıyor.
Bu kulüpte mevcut bir başkan çıktı, isimler vererek yolsuzluk iddialarında bulundu. Yer yerinden oynaması gerekirken yaprak kımıldamadı. İddiaların yalan olduğunu söyleyen de olmadı, iddia sahibini mahkemeye verip ispatlamasını isteyen de görülmedi.
Hafriyat ile ilgili o kadar çok şeyler konuşuldu, büyük rakamlar ortaya atıldı ki, ilgili oda seçime gitmek zorunda kaldı, devrilmek istenen başkan daha güçlü olarak geri geldi. Müfettişler Antalya’da mesai yapıyor ve oradan çıkacak sonucu beklemekten başka seçenek kalmadı.
Milli maç arasını da bahane ederek, saha dışına çıkıp, bugüne kadar bize gelen duyumları derleyip haberler yaptım. İki kişi arasında geçen muhabbetlerin belgesi olmayacağı için de, “iddia” olarak paylaştım. Çünkü mahkeme kararı olmadan bir kişiye suçlayamıyoruz. Karar olmadığı için de isim veremiyoruz.
Yine “iddia” üzerine devam edelim. Adolfo Gaich transferi ile ilgili, menejerin istediği 850 Bin Euro üzerinden pazarlık yapılırken, kulüp içinden bir profesyonelin tanıdığı bir menejeri devreye sokarak fiyatın 1 Milyon 250 Bin Euro’ya çıkartmaya çalıştığını hep duyduk. Antalyaspor ile ilgilenen ve kulübe yakın olan hemen herkes bu iddiayı konuştu, tartıştı. Hatta yöneticiler kendi aralarında bu olayı tartıştı.
Sonuç olarak Gaich, 800 Bin Euro’ya imza attı ve hazırlandığı iddia edilen tezgah tutmadı. Ancak fiyatı yükseltmeye çalışan kişinin hala kulüp içinde aynı görevine devam ettiği konuşuluyor.
Hatta yetkili konumda bulunan yöneticilerin, “Elimizde belge yok, o nedenle olayın üzerine gitmeye de gerek yok” dedikleri ayyuka çıktı.
Dananın kuyruğu da burada kopuyor.
Antalyaspor’u yöneten işinsanları, kendi şirketlerinde mal alımı yapılırken, rakip firmalarla görüşüp fiyat yükseltse ve şirketlerini bilerek ve isteyerek zarara uğratsa yine “belge yok, n’apalım” mı diyecekler?
Cevabı belli olan soruları tekrarlamanın anlamı yok. Varsa bu tür olaylar, derhal gereğinin yapılması gerekirken, soğutmaya çalışmak kulübü bugünkü noktaya getirdi.
Tıpkı, çocuğuna lisans çıkarmayan altyapı antrenörüne küfreden yöneticinin hala kulüpte görev alması gibi. “Altyapıda torpil, benim namus meselem, asla izin vermem” diyen Başkan Sinan Boztepe’nin sözünü yere düşürmeyen bir antrenörün, yine aynı başkan tarafından korunan bir yönetici tarafından herkesin içinde aşağılanmasının da hiçbir sonucunun olmadığı gibi.
Bu ve buna benzer olaylar Antalyaspor’un marka değerini yerle bir etti. Geçtiğimiz sezona göre isim sponsorluğu için alınan rakam, yarı yarıya düştü.
Farkındayım, yöneticiler ve suçlanan insanların rahatlığı, rahatsız edici boyutta. Ancak kulüp içinde benzer görevde bulunan isimler bizzat beni arayarak bu işin peşini bırakmamamızı ve gereğinin yapılmasını istiyor. Sessizlik devam ederse istifa etmeyi düşündüğünü söyleyenler de var.
Kulüp tarihinde çok görülmeyen bir olay oldu ve personel maaşları ödenemez hale geldi. 1 sezonluk isim sponsorluğu karşılığında alınan bedel ile maaşların bir kısmı ödenebildi. Personel maaşı konusu, Başkan Sinan Boztepe’nin kırmızı çizgisiydi ve ilk bazın toplantısında futbolcu ödemelerinin gecikebileceğini ancak personel ödemelerini kesinlikle geciktirmeyeceklerini söylemişti.
Bu şartlarda Antalyaspor’un kurtuluşu için tek bir seçenek kalıyor; saha içi sportif başarılar. Bu da çok mümkün görülmüyor. Çünkü Alex De Souza’nın 8 haftalık performansı, takımın mevcut potansiyelinin sahaya yansımadığını gösteriyor. Sportif başarı gelmez ve sezon sonunda kötü bir sonuçla karşılaşılırsa o zaman Antalyaspor uzun, çok zorlu ve geri döşümü yakın tarihte olmayacak bir yola girecek.
Yani bu takım birkaç yıl içinde düşerse, geri dönmesi için bir jenerasyonun değişmesini bekleyebiliriz.
Kulübün başkanı hakemi tartakladığı için protokol tribününe giremiyor, hocası maçı okuyamıyor ve tercih hatası yapma konusunda çok ısrarcı, kulübün ekonomisi dökme söyle bile dönmeyen bir değirmene döndü. Ancak herkes, hiçbir sorun yokmuş gibi hareket etmeye devam ediyor.
Futbolda saha içinde kazanırsın, kaybedersin. Ancak Antalyaspor, günü birlik saha sonuçları ile değerlendirilebilecek kadar basit sorunlar yaşamıyor. Bugüne kadar giden ve gelen yönetici sayısını biz unuttuk. Dernek-Vakıf-A.Ş. kavgaları artık haber değeri bile taşımıyor. Dernek ve Vakıf başkanlarının birbirleri ile ilgili söylemlerini, sokakta iki sıradan insan birbirine söylese, en hafifinden iş mahkeme boyutuna taşınırdı. Ne var ki Antalyaspor’un marka değerini başka değerlerin gerisinde tutan insanlar, konu ve gündem ne olursa olsun kıllarını kıpırdatmıyor.
Adeta sessizlik yemini edilmiş ve konuşmamanın, duymamanın huzur verdiğini düşünüyorlar.
Gemi batıyor, bize iyi sessizlikler.