Bugün sizinle bir aşk hikayesi paylaşmak istiyorum. Eski zamanlarda köyün birinde dul bir kadın ile oğlu yaşarmış. Oğlanın adı sefil Yakup’muş. Bunlar Başak Beyi’nin hizmetkârları olup, bağ bahçe işleriyle uğraşır, hayvanlarını otlatırlar. Başak Beyi’nin Turna adında güzel bir kızı vardır. Bizim Yakup bu kıza âşık olur. Turna’yla birbirlerini severler. Yakup bir gün anasına der ki: Ana, ben beyin kızını seviyorum, illâ onu bana iste. Anası da: Yavrum, Bey bize hiç kızını verir mi? Bizim ne malımız, ne de bir mülkümüz var. Biz onun kölesiyiz. Bir de bizi buradan kovarsa ne yaparız? der. Yakup’u bu işten vazgeçirmeye çalışır, ancak başarılı olamaz. Ana yüreği değil mi, mecbur kalır istemeye, varır beyin huzuruna ve der: Ağa yüzüm kızarıyor, emme benim bir diyeceğim var. Bunun üzerine Bey: Söyle be kadın, ne istiyorsun? diyor. Kadın başlamış konuşmaya: Benim Yakup senin kızâ aşık olmuş, ben Turna’yı Allah’ın emri, Peygamberin kavliyle Yakup’a istiyorum, der. Bu sözleri duyan Bey öfkelenmiş: Vay! Nasıl olurda benim hizmetçim, kölem benim kızıma talip olur, defol! deyip kadını kovar, Yakup’u da zindana attırır. Aradan zaman geçmiş, bir çerçi günlerden bir gün şehre alış-veriş yapmaya gidiyormuş. Zindanın yanından geçerken Sefil Yakup’un çağırdığı türküyü duyuyor. Çerçi bu dertli çoçuğu merak ediyor. Çerçi varıyor, zindancı başına: Zindancı başı! Beni türkü çağıran gençle bir görüştür, diyor. Zindancı başı da: Hadi be adam, senin işin mi yok? Olmaz öyle şey demiş. Zindancı başı da anaforcuymuş. Çerçi bir kısım mecidiye çıkarıyor. Zindancı başı, paraları görünce gözleri fal taşı gibi açılıyor. Çerçinin dediğini kabul ediyor. Yakup’u getiriyor, çerçiyle görüştürüyor. Çerçi, Yakup’a, Oğlum! Sen kimsin? Nerelisin? Suçun nedir? diye sorar. Yakup da: Ben filân köyde, filân kadının çocuğuyum. Kölesi olduğum Bey’in kızına âşık oldum. Anamı istemeye yolladım. Ağa bunu duyunca beni zindana attırdı. O günden beri de ne biriyle konuştum, ne de birini gördüm, diyor. Çerçi de: Sen dur. Ben sana birkaç güne kadar haber getireyim diyor. Çerçi, köylerden köye geçiyor. Nihayetinde Yakup’un köyüne geliyor. Sokakta oyun oynayan çocuklara: Köyde ne var, ne yok? diye sormuş. Çocuklar da: Bey, kızını gelin edecek ya, kız da “evlenmek istemiyorum” diye ne yiyor, ne de içiyor. Ağa da, “Kim benim kızıma yemek yedirir, içirirse ona mükafat vereceğim” dedi, diyorlar. Bunun üzerine çerçi, Bey’in evine gidiyor ve Bey’e diyor ki: Bey! Ben kızını belki iyileştiririm, onunla bir görüşeyim. Evvelce kadınlarla erkeklerin görüşecekleri yere perde çekilirmiş, kadınla erkek birbirlerine perdenin arkasından konuşurlarmış. Çerçi de: Yakup zindanda. Ben onunla seni buluşturayım, ama zindancı başı çok anaforcu, bunun için para lazım, diyor. Turna, ziynetlerini çerçiye veriyor. Kendisi de yemeğe, içmeğe başlıyor. Çerçi, zindancı başına paraları veriyor ve Yakup’u zindandan çıkarıyor. Yakup’a da Akpınar’ın başında beklemesini söylüyor. Yakup’la buluşup kaçıyorlar.