Bazen arkadaşlarınızla bir konu konuşursunuz. Biraz sonra telefonunuzda ya da bilgisayarınızda tam da bahsedilen iş ya da marka ile ilgili reklamlar görmeye başlarsınız. Bunu birkaç defa yaşadığınızda birilerinin telefonunuz yoluyla sizi dinlediklerini ve izlediklerini düşünebilirsiniz. O da var. Ama olay tam olarak öyle gerçekleşmiyor. Peki, nasıl oluyor?
Bu konuya kafa yormadan önce evinizde dinlenme halinde iken etrafınıza şöyle bir dikkatlice bakınız. 15 yıl önce yaşamınızda hiç olmayan kaç tane akıllı cihaz var?
Tahmin etmeye çalışayım.
TV/TV’ler, telefonlar, bilgisayar, dizüstü bilgisayar, tablet, WİFİ cihazı, TV yayın kutusu, kendi kendine dolaşıp duran süpürge, oyun konsolu, işinize ya da hobinize özel bazı akıllı cihazlar.
Evimizin salonunda otururken bizim bu akıllı cihazlar sayesinde verdiğimiz bilgilerimiz de kimliğimize yapışık olarak Big Data dünyasında yaşıyor.
Anlık konumumuz, izlediğimiz kanallar, takip ettiğimiz diziler, hoşlandığımız yarışma programları, cep telefonu kullanım alışkanlıklarımız, internetteki aramalarımız, aracımızın markası, kedimizin adı, alış veriş alışkanlıklarımız, sosyal medya paylaşımlarımız, takip ettiklerimiz, değerlerimiz, tepkilerimiz, eğilimlerimiz…
Her şey, ama her şey bilgi yumağı halinde Big Datayı beslemeye devam ediyor. Bilgilerin çoğunu kendimiz veriyoruz. Bir kısmını teknik gereklilik nedeniyle sisteme hizmet sağlayan şirketler alıyor. Bir kısmını ise sorma gereği duymadan kullandığımız uygulamalar ve gezindiğimiz web siteleri alıyor. Neticede evde, iş yerinde ve sokaklarda bulunan bu cihazlar bizim hakkımızda ne var ne yok internet denilen dünyaya taşıyor.
Bu veriler sosyal medya paylaşımlarının artmasıyla inanılmaz büyüklüğe eriştiği için sınıflandırılmaları, depolanmaları zor. Bu yüzden Veri Madenciliği diye bir meslek ortaya çıktı ve bu yığınların içine dalıp hedefle ilgili ne bulurlarsa sunuyorlardı. Şimdilerde yapay zekanın geldiği noktada saniyeler içinde hedef kişi hakkında ne varsa ortaya dökülüyor. Ortaya dökülmekle kalsa iyi. Sizin bir profiliniz çıkarılıyor ve önümüzdeki hafta yapılacak seçimde kime oy vereceğiniz doğru tahmin ediliyor.
Tahmin etsin ne olacak ki?
Doğru. Bir şey olmaz. Peki ya yapay zeka sizin kişi profilinizi kullanarak oy tercihinizi neyin değiştireceğini biliyorsa? Bunun için gerekli olan şeyi yapıp sizin oy tercihinizi değiştirdiyse?..
Peki ya aynısını binlerce kişiye yaparsa?..
Bir de bu yazılımı kullanan şirket kötü niyetli bir uç parti ile anlaşmışsa?
Evet, bunu yaptılar. Yıllardır dünyanın farklı ülkelerinde insanları manipüle edip oy tercihlerini değiştirdiler.
Karayipler’de 1.5 milyon nüfuslu Trinidad ve Tobago %40 Hintli, %40 Afrikalı Siyahlardan oluşuyor. İki ana siyasi parti var. 1 oy bile çok değerli. Cambridge Analytica Hint kökenli tarafın partisiyle anlaştı. Gençlerin siyaset ilgisizliğinden yola çıkarak ilk defa oy kullanacakları hedefe koydu. “Do So!” (Böyle Yap!) Hareketi; yumrukları sıkıp göğsünde çapraz olarak tutuyorsun ve sloganın ardından geliyor. “Siyasete ve oy vermeye karşı harekete katıl, havalı bir şey yap. Böyle yap, OY VERME!” Müzikler, danslar, Youtuber’lar, duvar yazıları, konserler. Sonuçta Hintli gençler aileleriyle birlikte oy kullanmaya gittiler. Afrikalı gençler ise sandığa gitmedi. Toplamda %6’lık bir fark yaratılmış oldu.
Bu olayda sosyal medya verileriyle oluşturulan kişi profillerine göre bir kampanya başlatılmış ve kişilere özel sosyal medya mesajlarıyla seçmenler manipüle edilmişlerdi. Tıpkı Brexit olayında kararsız kalan az sayıda seçmene yapıldığı gibi. Trump’ın Hillary Clinton’ı yenmesinde ise son bir hamle olarak bir video hazırlanmış ve bu video, ilgili kişilere nokta atışı teslim edilmişti. (Unutmadıysanız) bizdeki son seçimlerin kaderini de yapay zekayla oluşturulan bir sahte video belirlemişti. Sağlıcakla…