Antalya denince akla sadece turkuaz sahilleri, antik kentleri ya da turunç kokulu sokakları gelmez.

Bu şehir, aynı zamanda hayvansever insanlarıyla da bilinir. Sokak kedilerinin bir çay bahçesinin müdavimi olduğu, köpeklerin sahilde sabah yürüyüşüne eşlik ettiği bir yer burası. Şehir merkezindeki parkların neredeyse her köşesinde bir su kabı, bir kap mama görmek mümkündür. İnsanlar, sabah işe giderken ellerindeki simidin bir parçasını martılarla paylaşır, balıkçılar tuttuklarının bir kısmını aç martılara ve sahil kenarında bekleyen kedilere bırakır.

Kediler Antalya’nın olmazsa olmazıdır. Kalekapısı’nda bir bankta otururken yanınıza bir kedi sokulması an meselesidir. Kaleiçi sokaklarında gezinen turistler, çoğu zaman gölgede uzanmış bir kediyle fotoğraf çekilmeden dönmez. Burada kediler yalnızca sokak hayvanı değildir, mahallenin bir ferdi gibi görülür. Esnaf sabah dükkânını açarken ilk iş olarak kapısının önündeki kediye mama bırakır. Hatta bazı kahvehanelerde kedilere özel minder bile bulunur.

Köpekler de bu şehirde özgürdür. Konyaaltı sahilinde sabah yürüyüşüne çıkan bir köpek görmek sıradan bir şeydir. Bazıları o kadar sosyaldir ki, plajdaki turistlere eşlik eder, çocuklarla oynar. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin hayvan barınakları ve iyileştirme merkezleri sayesinde birçok köpek sıcak bir yuva bulmuştur. Özellikle kamp alanlarında ve ormanlık bölgelerde, sahiplenilmiş köpeklerin doğayla iç içe mutlu yaşadığına şahit olmak mümkündür.

Şehir merkezi kadar kırsal bölgelerde de hayvan sevgisi kendini gösterir. Elmalı, Korkuteli gibi yaylalarda koyun ve kuzular, çobanlarla birlikte doğanın ritmi içinde yaşar. Burada hayvanlar sadece geçim kaynağı değil, aynı zamanda dosttur. Çobanlar, sabah sürüleriyle birlikte dağa çıkarken yanlarında sadık köpekleri de olur. Soğuk kış günlerinde hayvanları korumak için ahırlar özenle hazırlanır, yeni doğan kuzular adeta bir bebek gibi bakılır.

Antalya’nın kuşları da bu sevginin bir parçasıdır. Hıdırlık Kulesi’nin çevresinde güvercinler her zaman bir avuç buğday bekler. Falezlerde kartallar süzülürken, şehir içinde sığırcıkların ahenkli danslarına tanık olunur. Kış aylarında Konyaaltı sahiline gelen göçmen kuşlar, Antalya’nın sadece insanlara değil, doğaya da sıcak bir yuva sunduğunu gösterir.

Şehrin sıcak insanları, hayvanlara da aynı sıcaklığı gösterir. Pazardan dönerken poşetindeki fazladan meyveyi bir köşe başındaki keçiye uzatan yaşlı amcalar, sahilde balık tutarken kediye nasibini veren gençler, yolda yürürken köpeklerin başını okşayan çocuklar… Bu manzaralar Antalya’nın sıradan günlük hayatıdır.

Tabii ki her şey tozpembe değil. Trafik kazalarına kurban giden hayvanlar, terk edilen yavru köpekler, açlıktan zayıf düşen kediler de var. Ancak bu şehirde her zaman onları gözeten birileri bulunur. Gönüllüler, belediye ekipleri, hayvanseverler… Bir araya gelip, dilsiz dostlarımızın sesi olurlar.

Antalya, sadece güneşiyle değil, insanlarının yüreğindeki sevgiyle de ısıtır. Kediler gölgede uyuyabilsin, köpekler özgürce koşabilsin, kuzular güvenle büyüsün diye çabalayan bu güzel şehir, hayvan sevgisini sadece sözle değil, davranışlarıyla da gösteren nadir yerlerden biridir.