Yarışma: Bir konuda belli koşullarla açılan ve kazananlara ödül verilen bilgi, yetenek, güzellik vb.deki üstünlüğünü ortaya koymak, kanıtlamak için yarışmak işidir. Yarışma yaşamın amacıdır. Çemberi teğet geçen bir olgu olarak düşünmeliyiz.
Yaşamamızın belleği ve gidişidir yarışma. Çocuk doğar doğmaz savaş Ömrümüzce de halde ettiğim adımda devam eder. Yarışma bir korku ile başlar. Bebek doğunca ağar. Neden? Ben o yumuşak, zahmetsiz elde ettiğim kazanımları yitirdim diye düşünüyor olmalı.
Çocuk doğunca, ağlar. Elini, ayağını oynatacak. Neden? Yeniden solunum yapacak yani savaş başladı. Bu çocuk niçin ağlıyor? Çocuk ağlamakla savaşın bir yarışın içine giriyor da ondan. Acıktım, altım kirlendi. Açlığı giderilip de, pisliği temizlenince çocuk yarışmayı kazanır Eğer kabız olmuşsa ta ki; o nesneyi bağırsaklardan çıkarıncaya kadar savaşır. Savaşın taraftarları yardımı ile savaş kazanılır.
Savaş kazanılınca yeni davranış belirlenir. “ Gülmek.” Aslında gülmek savaş sarhoşluğudur. Belli noktada kazanımdır. Zamanla birilerinden yardım isteyerek ferahlamamız da bundandır. Bakınız ve kontrol ettiğimizde günlük yaşantımızda bile savaş durumumuzda bir değişiklik basit şeklidir devinimimizin. Yemek yemek için bir yere oturmak, sipariş verme mücadelenin bir savaşımın seri değil mi?
Elbette lokantadan çıktınız yürüyorsunuz. Vücudunuz hazırdır savaşa. Çünkü yaradan öyle kodlamış. Bir bakıma vücudun varlığını sürdürmesi, savaşı kazanmasına bağlıdır.
· Neden yemek yeriz?
** Neden su içeriz?
**** Neden iş görürüz?
****Neden toplum kurallarına uyarız?
******Neden özgür olmak ve veya kalmak istiyorsunuz?
Sevgilinizi neden seviyorsunuz? Acaba sizinle savaşmaz mı?_ Savaşmıyor mu? Kim size dua ediyor, neden?
Nedenleri bulursanız savaşı, savaştan gelen barışı seversiniz ona göre davranışlar geliştirir, kazanımlar elde edersiniz.
Siyasi partilerin menfaat zümresi olduğunu bilirim. Bir parti Genel Başkanının bu görevde yıllarca kalması; o partinin durağanlaştığının kanıtıdır. Böyle partiler iç tüzüklerini bile düzenlemezler. Neden? Güç ve egemenliklerinin ortadan kalkacağını düşünürler. Bir kişi görüşlerini bilgidini projeleri varsa projelerini; 10 değil, 20 değil, 30 da hiç değil, kırk yılda tamamlayamaz mı?...
Bence bir pojesini, siyası alternatiflerini iktidar olmanın avantajı ile tamamlar. Hiç kimse bu kadar uzun süre sevilmez ve kitleleri eşinden götüremez .Boş lafa karnımız tok. biz tecmit pilavı mıyız?
Türkiye’de Atatürk’ü anlamak için Cumhuriyetçilik ilkesinin çok iyi bilinmesi, uygulanması gereklidir. Hani şu listede şu olsun, bu olsun demek yerine, seçilsin gelsinler demek gerekir. T.C. ‘nin kuruluş felsefesi bilmeyenlerin ve devrimciliği unutanların sonu hüsran olur. Atatürk’ün CHP’si olsun ki kitle halinde yanınıza gelsinler. Bizim zaten blok oyumuz var. Onar bize gelir. demek ki gelmiyorlar. Aydınlar saptı. Artık siz ölüsünüz. Her şeyden önce iktidar olma hevesiniz yok. Becerikli insanlarınız yok. Düşün insanları susturulmuştur. Hiç kimse yeri doldurulmaz değildir. İyi yapamazsa kötü yapar.
Bir siyasi parti; siyaset içinde olan kendi düşünce yapısına hizmet eden kişileri, aydınları kendinden uzakta tutmamalıdır. 1980 laikliğe ve Cumhuriyete yapılan en büyük darbedir. Atatürk’ü yaşatalım diye Atatürk büstlerinin gelişi güzel her yere konulması nefret getirdi. Adamcıklar sonradan da ordumuzu tahrip ettiler. Arkasından T.C. ablemini kaldılar, andın , küçük andın ayrımcılık yapmaka suçu ile kaldırdılar.Milli devlet
KİTAPLARIN TANITIMI
1-DEYİMLER VE ÖYKÜLERİ: Toplumlar değişerek yaşarlar. Yaşamın stil ve tarzlarına göre de değişikliği ortaya çıkar. Çünkü o değişime neden olan 0bje; ya ortadan kalkar, ya da daha uygun hale getirilir ve atasözü ve demesi ortaya çıkabilir. Bu sözler terbiye ve toplumun ahlak düzenini şekillendirir.
Deyimler bir Atasözleri gibi bir yargı cümlesi değildir. Düzenlenen olayı yaparken söylenen özlü sözde diyebiliriz. Bu sözlerin öğrenilip öğretilmesi,m konuşma ve yazma da zenginlik yaratır.