Cep telefonları, Televizyonlar, Bilgisayarlar, Filmler, Kitaplar, İnternet iletişimi, Yani : Evet.
“ Ben Öküzden korkarım, çünkü onun silahı var, aklı yok.” Demiş çok çok yıllar önce yaşmış olan Türk düşünürü İbn-i Sina.
Şimdi bana diyeceksiniz ki: “ Ne alaka?”
Bende size diyeceğim ki . Şöyle etrafınıza bir bakının. Durun! Biraz dinlenin. Şimdi tekrar bakın. Yüz yılımızın nimetlerinden faydalanırken yobazlığın, cahilliğin, dahası silahı olan, aklı olmayanların hangi boyutlarda olduğunu da görebiliyor musunuz?
Özgürlüğü, nefes alıp vermeyi bile, para kazanmak için, acımasızca kullananları görebiliyor musunuz? Ya da öylelerinin karşısına dikilen her düşünceye nasıl hemen bir kulp takılı verdiğini dahası o düşünce sahiplerini nasıl ezmeye çalıştıklarını, birilerinin…
Huzur ve rahat içinde yaşayıp, kendisini sonsuz derece de özgür sayıp istediği hayatı yaşamaların rağmen kendisini eleştirenle ya da yok sayan bir düşünce karşısında hemen kendilerinin yandaşlaştırdıkları hukuka sarılı vermelerindeki tezatı, tersliği görebiliyor musunuz?
Geçenlerde Antalya’da kurulan bir Çingene pazarını dolaşırken şahit olmuştum. Genç bir adam yanına yaklaşan arkadaşlarını kendisinin yaşamakta olduğu grip hastalığından korumak için eliyle arkadaşlarını iterek : “Bana bir metreden daha fazla yaklaşmayın bende Korona virüsü var.” Diye latife yapıyordu.
“Ben öküzden korkarım, çünkü onun silahı var, aklı yok.
Ne alaka ama? Bizler ölümcül bile virüsten bile gülmece üretebilen bir toplumun insanlarıyız! Unutmamak lazım ki silahı, silahlı güçleri, elinde, emrinde bulunduranlar, akıllı olup bu günlerin bir de yarınları olduğunu hep ama hep kıllarında bulundurmaları gerek.
O virüs meselesindeki gibi bu da bir bilinç ve kültür birikimi istemektedir.
Prof. Dr. Afet İnan’ın bir kitabında okumuştum: Atatürk’ün Kültürü anlatışını:
“ Türkiye Cumhuriyetinin temeli Kültür dür. Kültür okumak anlamak, görebilmek, görebildiğinden mana çıkarıp, ders alabilmek, düşünmek, zekasını ve kendi kendisini terbiye etmektir. Yine insan enerjisiyle tabiatın ona iltifat edildiğince tükenmez yardımı ile yükselen genişleyen hudutsuz kavrayışı anlamında “ İnsanım” diyen bir varlık olur. İnsan hareket ve faaliyetin yani yaşamın ifadesidir. Böyle olunca Kültür yukarıda işaret ettiğimiz insanlık vakfında insan olabilmek için ana bir unsurdur. Kısacası kültür tabiatın yüksek feyzleriyle donanıp mesut olmak olabilmektir. İnsan gibi insan olmaktır.
Neydi? Nasıldı?
“ Ben öküzden korkarım, çünkü onun silahı var, aklı yok.”
Sanırım alakayı, ilişkiyi, ilgiyi çözmeye başladınız!
Bu aşamada Çuvaldızı kendimize batırmanın tam zamanıdır. Toplumumuz da bu silahı olup aklı olmayan karektersiz, karekterleri görüp yaşadık çok yakın geçmişimizde. Tarikat ya da Cemaat denilen çürük meyveler ortaya hatta öne çıktılar. Sonra ne oldu?
Çevresi tamamen kuşatılmış olan bireylerin bu şartlar altında daha fazla akılcıl ve erdemli olmaları için sebep bile göremezken yaşama sevdalısının sevgisiz ve sanatın kabuk değiştirmesiyle karar verilince anarşist ilan edili vermeler neyin nesidir?
Zenginliğini maddiyatıyla ölçenler maneviyatı , idealleri güçlü sanatçıları zaten hiçbir zaman anlayamazlar. Cemaat mı yoktur öte yanda? Tarikatlar mı yoktur. Yeşilden, sarı boyaya geçiverirsin olur biter. Kaldı ki sadece yeşilin bile kırk elli tonu vardır. Üç yüze yakın cemaatın varlığını düşünün bir de.
Dönüp dönenip İbni Sina’nın sözüne takılıp kalıyorum nedense?
Onun Silahı var, aklı yok.
Aklı yok.
Yok.
İyice çoğaldılar diyor bir sanatçımız. Çoğaldılar ve kendi gibilerini her yere yumurtladılar. En acısı o ki tüm yargılamalarında bilgiyi araç olarak kullandıklarını zanneden bu yeni aydın tipleri maalesef içlerimize yuvalandılar iyice. Yaşadığımız yüzyılımız değil mi beyinlerimize kısmi felç geçirten? Ne kadar acıdır kandırılmak! Sanat diye, özgürlük diye insanlara verilen şey kölelikse eğer ilk önce aydınların durup düşünmeleri gerekmiyor mu? Ama onlar onar on beşer bin lira aylık alıyorlar gerisinden onlara ne öyle ya??? Arada bir de olsa, kınayalım biz de alacakaranlığı. aydınlık diye bize yutturmaya çalışanları.
Aydın Bodur’dan bir dörtlük:
Hangi kavşağın ortasındasın
Yollar ne yanadır yönler ne yana
Hangi avcının oltasındasın
Yemler ne yanadır gemler ne yana
Yemlerin gem için olduğunu unuttu şimdilerde aydınlarımız bile. Sanatın işi zor mu zor! Ama unutmayalım hiçbir şey imkansız değildir!
Mehmet SEVİŞ