Antalya’da yaşanan düzensiz göçler nedeniyle doğa harikası olan şehir yerini beton yığınlarına esir oldu.

Dünyaca ünlü Antalya’da birçok yeşillik alan varken, yaşanan düzensiz göçlerin etkisiyle yeşillik alanlardan maalesef eser kalmadı. Pandemiden sonra ve özellikle de Rusya-Ukrayna savaşının ardından Antalya büyük bir göçe maruz kaldı. Rusların akın ettiği Antalya’da ev fiyatları da bu fiyatlardan nasibini aldı. Bu büyük sorunun üzerine birde Rusların özellikle Konyaaltı gibi sahil bölgelerini tercih etmesi nedeniyle bu alanlar doğal güzelliklerini kaybediyor. Konyaaltı’nda adım başı inşaatlar yapılırken, bölgede inşaat yapacak alan kalmadı maalesef.

Yapılan bu düzensiz inşaatlar nedeniyle Antalya doğal güzelliklerini kaybediyor. Yemyeşil alanların tahrip edilerek inşaat alanlarına dönüştürülmesine ben son derece karşıyım. Geleceğin inşaat alanlarına değil yeşil alanlara doğal güzelliklere ihtiyacı var. Bu şekilde düzensiz bir şekilde ormanlık alanlar inşaat alanlarına dönüştürülmeye devam edildiği sürece dünyada oksijensiz kalacağız.

Dünyaca ünlü güzelliklere sahip bir şehirde yaşarken ne yazık ki bu güzelliklerin kıymetini bilemiyoruz. Ormanlık alanları keserek yerine binalar dikiyoruz, mavi bayraklı plajları çöp içerisinde bırakıyoruz, tarihi eserlerimizi korumak yerine onlara zarar veriyoruz. Kısaca şehrimize sahip çıkıp korumak yerine zarar veriyoruz.

Bitip tükenmek bilmeyen bir aç gözlülükle geleceğimize zarar vermeye devam ediyoruz. Kendimizi düşünmediğimiz gibi çocuklarımızı, torunlarımızı da düşünmüyoruz maalesef. Düzensiz bir şekilde dikilen her binada çocuklarımızdan bir gün çalıyoruz aslında. Ben çocuklarımızın geleceğinden o kadar korkuyorum ki uykularım kaçıyor adeta. Belki çocuklarımızın çocuklarına yaşanabilir bir dünya dahi bırakamayacağız.

Konyaaltı’da binalar dağa dayanmış durumda. Buda artık Konyaaltı’da tek bir binaya dahi yer olmadığını gösteriyor. Birçok bölgede daireler, evler boşken hala neden inşaatlar devam ediyor anlam vermek imkansız. Yapılan binalar da maalesef boş kalacak. Düzensiz göçler yerini yavaş yavaş tersine göçe bırakmaya başladı. Yaşanan göç olaylarının ardından Antalya’da lüzumsuz bir şekilde fahiş fiyatlar oluşmaya başlamıştı. Evler, plajların giriş ücretleri, pazarlar…

Adım atılan her yerde fahiş fiyatlarla karşılaşıyoruz. Sırf turist yoğunluklu bir şehirde yaşıyoruz diye fahiş fiyatlar ödemek zorunda kalmak gerçekten çok acı bir durum. Öte yandan turistler bile bu fahiş fiyatlara dayanamayarak Antalya’yı terk ediyor. Peki bizler ne yapacağız? Yabancı turistler bile Antalya’nın pahalılığına dayanamazken biz nasıl dayanacağız? Fiyatlar nedeniyle yaşanabilir bir şehir bırakmadığımız gibi yaşanabilir bir doğa da bırakmıyoruz maalesef.