Antalya, masmavi denizi, tarihi dokusu ve canlı şehir hayatıyla hepimize “huzurlu” bir his veren bir yer. Ama bazen düşünüyorum, gerçekten güvende miyiz? Geceleri sokakta yürürken, toplu taşımada ya da trafikte… Gerçek anlamda içimiz rahat mı?

Mesela trafiği ele alalım. Kırmızı ışıkta geçenler, hız sınırını umursamayanlar, yayalara yol vermeyenler… Sabah işe giderken her gün ölümle burun buruna gelmek istemiyorum ama Antalya trafiği sağ olsun, bu adrenalin bedava! Kendi şeridinde sakin sakin giderken bir motorun yanından hızla geçip seni ürkütmesi artık günlük bir rutin oldu.

Toplu taşıma da apayrı bir macera. Otobüse biniyorsun, bir bakıyorsun ki tıklım tıklım oluyor hemen. Çantasını koyup iki kişilik yer kaplayan mı dersin, kulaklık takmadan telefonundan son ses video izleyen mi? Peki ya güvenlik? Kalabalık içinde dikkatini bir an kaybedersen cüzdanın ya da telefonun aniden “buharlaşabilir”.

Sonra şu gündemden düşmeyen konut güvenliği meselesi var. Kiralar aldı başını gitti, ama o yüksek rakamları ödediğimiz evler gerçekten sağlam mı? Yağmur yağınca damı akan, küçük bir depremde duvarı çatlayan binalar mı güvende hissettirecek bize? Antalya, deprem bölgesi olmasa da sağlam binalarda yaşamak herkesin hakkı değil mi?

Ve işte bir diğer konu: doğa olayları. İklim değişikliği yüzünden yazın orman yangınları, kışın sel baskınları artık alıştığımız şeyler haline geldi. Ama bunlara karşı alınan önlemler yeterli mi? Mesela geçtiğimiz aylarda yaşanan sel felaketi, birçok kişinin evine ve işyerine zarar verdi. Dere yataklarına yapılan kaçak yapılar, yanlış şehir planlaması… Tüm bunlar yüzünden Antalya’da doğal afetler karşısında ne kadar güvende olduğumuzu sorgulamak gerekiyor.

Polis ve güvenlik güçleri elinden geleni yapıyor elbette, ama şehir büyüdükçe suç oranları da artıyor. Hırsızlık, dolandırıcılık, hatta zaman zaman şiddet olayları… Güvenlik kameraları var, devriye gezen polisler var ama bu, bazı bölgelerde hala geceleri dışarı çıkmaya çekinmeyeceğimiz anlamına gelmiyor.

Peki, turizm şehri olmamızın bir bedeli var mı? Evet! Yaz aylarında turist akınıyla birlikte dolandırıcılar, fırsatçılar da piyasaya çıkıyor. Bir turiste iki katı fiyat çekmek sadece turistin değil, bizim de cebimizi yakıyor. Şehir büyüyor, güzelleşiyor ama biz sakinleri gerçekten rahat mıyız?

Bütün bu endişelere rağmen Antalya’yı seviyoruz. Denizi, doğası, insanı… Ama güvenlik, yalnızca dış tehditlerden korunmak değil; yaşadığın şehirde huzurla yürüyebilmek, evinde başını yastığa rahat koyabilmek demek. Bunun için hem yetkililere hem de bize sorumluluk düşüyor.

Gerçekten güvende miyiz? Belki tam anlamıyla değil ama daha güvenli bir Antalya için herkesin taşın altına elini koyması şart. Çünkü güvenlik, sadece bir şehirde yaşamak değil, o şehri gerçekten hissedebilmek ve içinde özgürce nefes alabilmektir.