Antalya’da yaşayan bir vatandaş olarak, Türkiye’de anlamını bilmediğimiz şiddet dalgasının hızla artması hepimizi etkiliyor. Şahsen ben önümüzü göremiyorum, ne olacağı muamma, caniler elini kolunu sallaya sallaya dolanıyor.

Bakın Antalya Türkiye’nin turizm kapısı bunu da göz ardı etmeden düşünün. Antalya’da yaşanacak şiddet dalgaları giderek artsa işte o zaman filmi seyredin.

Biri çıkıyor 20 yaşında kendinden büyük suç dosyası var ama salınıyor. Başka biri 17 yaşında ama dedesi yaşında suç işlemiş. Ülkede neden huzur yok bilmiyorum.

Bence burada siyasilerin kullandıkları dil, aile yapısındaki psikolojik yapı, çevresel etmenler ve kişinin ruhsal ya da bedensel rahatsızlığın bulunması etkin bir rol oynuyor. Diyeceksiniz alakası nedir?

Şimdi tek tek açıklayayım, siyasiler nefret dilini yaydıkça, mecliste yumruk yumruğa kavga ettikçe halkın aklına ‘bunlar böyle ise ben de böyle davranabilirim’ düşüncesi geliyor ve sonra pat diye olaylar baş gösteriyor.

Aile içerisinde yaşanacak fiziksel ve ruhsal şiddet ise etkin rol oynuyor. Çocuğa küçük yaşta aşılanan olumsuz her türlü şey ilerleyen yaşında onun bilinçaltını harekete geçirip şiddete meyilli hale getiriyor.

Çevresel etmenler ise arkadaş, akraba ve yakın çevre olmak üzere üç farklı çevrede öğrendiklerini uygulamaya başladığında ise yavaş yavaş harekete geçiyor ve patlama noktası o sırada geliyor.

Asıl önemli nokta ise burada çocukluk döneminde ortaya çıkmayan ya da kendini belli eden bazı his kayıpları, ruhsal hissizlik gibi ibareler çocuğun ilerde şiddete meyilli olacağının göstergesi oluyor. Örneğin; bu çocuk hayvanlara şiddet uygulamayı seviyorsa, biri yaralandığına duygudaşlık kurmuyorsa, karşı taraf ile iletişimi belli bir süre sonra saplantılı hale getiriyorsa işte o zaman işler değişiyor. Çocuk ileri de bir caniye evirilebiliyor.

Antalya’nın turizm şehri olduğunu söylemiştim. Şimdi bu caniler, toplum içerisinde suç kaydı bulunan ki bu suçlar gasp, kaçakçılık, uyuşturucu taşımacılığı, satışı ya da kullanımı, küçük cinsel saldırı, tecavüz, taciz, pedofil, hırsızlık gibi suçlar… Bunları arttırmak mümkün, önemli olan bu suç kaydına sahip kişilerin turizmi baltalayıcı hareketler içerisinde bulunması Türkiye’nin imajını kötü etkileyeceği gibi toplum içinde de giderek güvensizliği yol açar.

Denetimlerin artırılması gerekiyor ancak bu denetimler ön kapıdan sok, arka kapıdan çıkar mevzusu gibi olmamalı. Bakın dikkatli olmakta yarar var, her an her şey olabilir.

Antalya’nın güzelliğine leke vuracak bu insanlar hem toplum sağlığı ve güvenliği için hem de turizm için büyük tehlike saçıyorlar.

Bir an önce önlem alınmazsa turizm bu nedenlerden dolayı kaybolacak. Güvenilir olmayan bir il olarak anılacağız.