Toprak var. Güzel mi güzel. Ovası, platosu, kıyı şeridi, sarp dağları, yeraltı ve yerüstü kaynakları burada. Ayağımızın altında.

Elimizin altında hepsi. Verimli mi, verimli. Ne eksen bitiyor. Çeşit çeşit meyveler, sebzeler, tıbbi ve aromatik bitkiler, endemik bitkiler… Say say bitmez. Örneğin, ülkemizdeki endemik bitkiler Avrupa’nın tümünün toplamından daha fazla. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre 3.497 endemik bitki türüne ev sahipliği yapıyoruz. Dünya fındık üretiminde açık ara (1.) sıradayız. Dünya zeytin ve zeytinyağı üretiminde (4.) sıradayız.

Hayvancılık yapsan dünyaya büyükbaş, küçükbaş, tavuk, balık, arı, ipek böceği ürünleri satarsın. Geçimine yeter. Ayrıca yine Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre 206 endemik hayvan türüne sahibiz.

Yeraltı zenginlikleri bol. Her türlü maden, mineral, yeraltı suları burada. Elimizin altında. Altın, bor, boksit, demir, bakır, krom, kükürt, manganez, mermer, linyit… Say say bitmez. Üstüne bir de jeotermal bolluğunu ekle. Dünyada ticareti yapılan 90 madenden 70’i bizde de var. Dünya'da maden çeşitliliği bakımından (8.) sıradayız. Dünya bor rezervlerinin %72’si bu topraklarda. Dünya mermer rezervlerinde (1.), üretiminde (7.) sıradayız. Linyit rezervi açısından dünyada (14.) sıradayız. Yine kömür üretiminde (3.) sıradayız.

Tarih desen dünyanın tarihsel kökleri bu topraklarda. Dünyanın kültür kökleri burada. Turizm desen, turizm. Dört mevsim tam tadında yaşanıyor. Bazı yerlerde dört mevsim aynı anda yaşanıyor. Antalya’da gün bitmeden kayak da yapabilirsin; denize de girebilirsin. Sümela’ya, Meryemana’ya, Noel Baba’ya, Mor Gabriel’e gelenlerin çoğu hacı olduğunu düşünüyor. İstemeseniz de gelecekler. Dünya turist çeken ülkeler arasında (4.) sıradayız. Yeterince matematik bilmediğimiz için bunun getirisini hesaplama şansımız yok, değil mi? Hesaplarsanız çok moraliniz bozulur emin olun. Neden hala fakiriz, diye olduğunuz yerde zıplarsınız.

Üç tarafımız denizlerle çevrili. İç sular; göller, nehirler, yeraltı suları her yerde. İstesen her eve balık girer, vatandaşın iyi beslenir ve dünyaya bol bol su ürünlerini satarsın. Deniz ulaşımını kullansan bin türlü yarar sağlarsın. Avrupalının tükettiği 4 balığa karşı biz 1 balık tüketsek de; balıkçılıkta Avrupa’da (8.) sıradayız. Hem de iddialı rakiplere karşı. 

Hem kültürel hem ekonomik hem de stratejik köprüsün. Her türlü yararlanırsın. Petrol boru hatları, doğalgaz boru hatları, elektrik, internet altyapıları bu topraklardan geçiyor. Hem de kuzey-güney, doğu-batı istikametlerinde mümkün. Bu anlamda lojistik, ara durak, bölgesel şirket merkezleri konuşlanması için biçilmiş kaftan.

İnsan kaynağı, genç nüfus, entelektüel sermaye potansiyeli en güçlü yönlerimizden. Her türlü avantaja rağmen fakirlikten delirmezsek; gerçek anlamda dirilmeye çok yakınız aslında.

Bunların hepsini bir kenara bıraksak bile, şimdi önereceğim konuya dikkat! Bulunduğunuz il vergi dairelerinden birine mesai saatlerinde bir ziyaret yapın. İstanbul’da Kadıköy Vergi Dairesi, İzmir’de Konak Vergi Dairesi, Antalya’da Muratpaşa Vergi Dairesi olabilir. Ya da herhangi biri. Gişe sayısına bakın ve sırada bekleyenleri izleyin. Hepsi devlete para ödemek için sıraya girmiş. Çılgınlar gibi para yatırıyorlar. Vergi, harç, ceza… Ekranlarda sıra numaraları bir yanıp bir sönüyor. Örneğin, Muratpaşa Vergi Dairesi’ndeki salonda (28) tane gişe var ve yüzlerce insan her an içeride ve dışarıda para yatırmak için sıra bekliyor. Bir saat izleyin ve günde yaklaşık kaç kişinin kaç para yatırdığını hesaplamaya çalışın. Sonra günlük yatan parayı hesaplamaya çalışın. Sonra bu rakamları ülke geneli vergi dairesi sayısıyla çarpın. Aklınızı yitirmezseniz; aslında ne kadar zengin bir ülke olduğumuzu çok iyi anlarsınız.

İstikrar desen, istikrar(!) 22 yıl olmuş tek başına iktidar olan bir hükümet var. Her istediklerini yapıyorlar. Kafalarına göre bilet kesiyorlar. Adı da Adalet ve Kalkınma. Adaleti ve kalkınmayı sağlasan son derece güçlü ve saygın bir ülke olur; dünyaya birçok konuda öncülük edersin. Bir de çalıştıklarından -lehimize çalıştıklarından- emin olsak…

Bütün bu bilgiler ışığında soralım o zaman; peki neden hala fakiriz?

Her şeyi bir kenara bırakıp bu soruya odaklanmazsak daha uzun yıllar sürünmeye devam ederiz. Zengin toprakların fakir bekçisi olmaya devam ederiz. Söyleyin bakalım. Neden fakiriz? Sağlıcakla…