Yıllarca hastanelerden uzak durdum. Sağlık karnem varken bile doktor yüzü görmedim desem yeridir. Ancak durum öyle bir hal aldı ki, hastaneye gitmek zorunluluğu doğdu. 1. katta oturmama rağmen 2 katta ki komşum yolumu kesti, “Deniz Bey sizi iyi görmüyorum. Sanırım iyi uyuyamıyorsunuz. Siz de uyku apnesi olabilir bir doktora görünün” dedi. Daha sonra ise bu kez 4. Katta oturan komşum sanki söz birliği etmişlercesine, “Deniz Bey sanırım iyi uyuyamıyorsunuz. Siz mutlaka bir hastaneye gidin. Uyku apnesi olabilir”
Haydaaa!!!
Bu işte bir apnelik vardı da ben mi anlamıyordum!
Kafamda bu sorularla yattım. Kan ter içinde uyandım kabus görmüşüm. Gece yarısı oturma odasında televizyon karşısında oturan eşime komşuların tavsiyelerini anlatmaya çalıştım. Ancak ne kadar söylersem söyleyeyim beni anlamadı. Sonra eli kulağına gitti ve kulaklarındaki tıkaçları çıkarıp derdimi dinledi. Aylardan bu yana komşuların kendisini de aradığını bir aslan besleyip beslemediğimizi sorduklarını ve gece yarısı kükremeyle yataklarından düştüklerini anlattı.
İşte o zaman anladım ki, bu işin kaçışı yok. Benim acilen hastaneye gidip bir doktora görünmem gerekmişti. Hastane hep gözümü korkutur uzun kuyruklar aylar sonraya verilen randevular. Arkadaşım bu durumun tarihte kaldığını söyledi ve bir telefonla randevu alındığı ve hemen muayene olunabileceğini söyledi. Bu tavsiye üzerine telefonla randevu alıp Antalya Araştırma Hastanesi’ne gittim. Randevu saatimden 10 dakika sonra ise beni çağırdı. KBB’ ya gelmiştim kulaklarıma inanamadım. Her ne kadar sorunum burun ve boğaz olsa da kendime bir çimdik attım.
Evet evet bu gerçekti. Türkiye gerçekten çağ atlamıştı. “Niye bu zamana kadar hastaneye gelmiyordum ki” diye kendi kendime söylendim. Dr. Yeşim Hanım hem muayene etti hem de derdimi dinledi. Uyku testisine acilen girmem gerektiğini söyledi. Uyurken nefes alamayabilirmişim. Uyku testi yaptırmak için hemen baş vurdum. Yine çok güzel karşıladılar. Olayın aciliyetini anlattım. Gerekeni yapacaklarını söylediler. Ben uyku testi için hangi odaya gitmem gerektiğini sorduğumda elime bir kâğıt tutuşturdular. “Bu randevu tarihiniz bu formu kaybetmeyiniz” dediler.
Randevu tarihi çok yakın bir zamana yazılmıştı.
“ 2021 yılının 21 Haziran günü”.
Bunun yanlışlıkla yazılmış olabileceğini söyleyip tarihin doğruluğunu sorduğumda tarihin kesinlikle doğru olduğunu öğrendim.
2020 yılına ne kaldı ki! Ölmez sağ olursam 2020’ye hayırlısıyla girerim.
Daha sonra 2020’yi bitirip 2021 yılına da girdiğimde önümde sadece 6 ay kalır. Haziran 21 ne ki! Sayılı gün çabuk geçer.
Yıllar geçmiş çağ atlamışız öylemi!
Dışarda müthiş bir yağmur, yollar dere olmuş değişen bir şey yok. Arabama ulaşmak için belime kadar varan suyun içine girmek zorunda kaldım. Çağ atlayıp atlamadığımızı bilemem ama hendek atlasak yeter!