Antalya’nın Manavgat ilçesinde yer alan Side Antik Kenti’ni hemen hemen Antalya’da yaşayanlar bilir.
Gelin biraz geçmişe gidelim, açık hava müzesi resmen. Burası yalnızca bir tarih kitabından sayfalardan değil aynı zaman da geçmişin ruhunuza dokunduğu bir kent.
Sahil kasabasında gezerken havasından, sokaklarından, denizinin o kokusundan bir tutam alınca eski bir uygarlığın izini hissedebiliyoruz. Bir yanda antik tiyatronun devasa sütunları yükselirken, bir tarafta ise denizin maviliğini görmek mümkün.
Bu kent bir zamanlar Akdeniz’in önemli liman kentiydi. Ticaret gemilerinin limana yanaştığı, farklı kültürlerden bu şehre gelen insanlar burada bulaşır derin bir nefes alırdı. Burada ürünleri satar, kültüründen izler bırakırdı.
Tapınaklar bölgesine geldiğinizde ise bir zamanlar burada inançlarını sürdüren o Luvileri, Helenleri, Pamfilya halkını görebilirdiniz. Tabii günümüzde yalnızca turistik amaçla gezilebilen bu yerler bir zamanlar kutsal alandı.
Geçmişin izine dokunmak bile önem taşıyor artık o geçmişi hissetmek hele ayrı bir önem içinde.
Side’yi bu kadar özel yapan bir diğer şey ise çağdaş yaşamında kaybolmamış olmasıdır. Kalabalıklardan uzaklaşıp kentin yüreğine indiğimizde, işte orada tarih ve doğa iç içe geçiyor. Sokaklarda dolaşırken, taş evlerin, geçmişin yollarındaki izlere bakarak oradaki hikayelerin kulağınıza fısıldadığını duymak ayrı bir his oluşturuyor.
Her adım bir öyküye, her bir köşe ise sihirli bir anıya dahil oluyor. Side’ye geldiğinizde yalnızca taş binaları değil, geçmişin ruhunu da görüyorsunuz. Kısacası, Side’de bulunup vakit geçirmek, tarihin derinlerinde kaybolup yeniden kendinizi bulduğunuz bir deneyim adeta…
Umarım bir gün yolunuz Side’ye düşer… O anları yeniden yaşarsınız…