Yıl 2025 daha başındayız ama gelecek günlerin nasıl geleceğini öngörmeye gerek kalmadı apaçık ortada.
Memur emeklilerine yapılan %11,54 zam, çalışanlar ve işçi emeklilerine yapılan zam oranlarıyla karşılaştırıldığında, SGK ve BAĞ-KUR emeklileri %15,75 zam yapılması memur ve işçi emeklilerinin de aynı asgari ücrette olduğu gibi yoksullukta eşitleneceğini garantilemiş durumda. Bu zam oranlarıyla memur emeklileri çalışanların ve işçi emeklilerinin gerisinde kalmakta; önümüzdeki süreçte, ekonomik koşullara bağlı olarak memurların ve emeklilerin yaşam standartlarını etkileyecek, dışarıda bir bardak çay dahi içilemeyecek. Bu durumu biraz açalım ve bu güne nasıl geldik bir hatırlayalım. AçıklananAralık enflasyonu TÜİK'e göre yıllık yüzde 44,38, ENAG'a göre yüzde 83,40 emekliler ve memurlar bu TÜİK oranına göre enflasyon farkı aldı, neyse çalışanlar biraz daha avantajlı onlara refah payı uygulandı. Diğer yandan hükümetin refah payı açıklayarak maaşlarda iyileştirme gerçekleştirmesi de bekleniyor de bekleniyor ama bence bu nafile bir bekleyiş. Aman sesiniz çıkmasın havucu. Geçen Eylül ayında enflasyon uzun zaman sonra ilk defa yüzde 50' nin altına gerilemiş ve üç yıl sonra ilk kez politika faizinin altına inmişti. Ekonomi politikalarından sorumlu Mehmet Şimşek gerçekçi politikalara dönme sözü vermişti. Merkez Bankası, Kasım ayında politika faizini yüzde 50'de sabit tutmuştu. Maliye Politikasının enflasyon yaratan talebin esas kaynağı olan yüksek gelir kesimlerini vergilendirecek bir reform yapmadı ya da yapmayı istemedi. Kamuda tasarruf dendi ama yapılmadı. Enflasyonla mücadelenin tek yolu yüksek faize indirgenince, bunun yarattığı maliyet kısa vadede enflasyonun yarattığı maliyeti geçer hale geldi. Tüm sorumluluk merkez bankasına ve ne demekse haksız zam yapanların üzerine kaldı.
ZAMAN "ACI REÇETE" ZAMANIYDI…
"Enflasyonun gelir dağılımını bozmasına ilişkin yarattığı tahribatı giderecek bir sosyal politika yok" diye eleştirildi hükümetin ekonomi politikası. Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerinin eşit, ücretsiz ve hakkaniyetli düzenlenerek çalışanların harcamalarını azaltan ve hayat kalitesini yükselten sosyal politikaların takip edilmesi gerekiyor denildi… Tık yok hükümetten. Zengin ve sermaye korundu, tüm hatalar borçlar çalışana ve emekliye mal edildi. Vergi dilimleri onların üzerine yüklenirken, sermaye af üzerine affa maruz kaldı vah vah! Acı reçete yalnız ülkenin % 60ının yani ücretlinin hanesine yazıldı. Ortada ilaç da yok ne yapılacak acaba çok merak ediyorum. En düşük emekli aylığı geçen yılbaşında 10 bin, Temmuz ayında da 12 bin 500 liraya yükseltilmişti. Hatırlayın belki unutulmuştur öyle ya balık hafızalıyız. Diğer yandan 2025 yılı itibariyle kök aylığı 12 bin 500 liranın altında olan emeklilerin büyük bölümünün söz konusu zam oranıyla maaşlarında bir artış yaşanmayacak. Sayı emekliler dönüp çalışılan yıllara bakıldığında size emekli maaşı ödemek, sağlık sigortanızı karşılamak için devlet paranızı yıllarca peşin peşin almıştı. Hatırladınız mı? Yaşlılığın bir sosyal risk olduğunu, çalışırken ödenen primlerle bu riskin satın alındığını tüm sosyal politikalar ve sigorta uzmanları belirtiyor. Zamanında yaşlılık ve emeklilik risklerinin karşılanması için zaten ben ödememi yapmışım. Şimdi bu yapılan ödemenin karşılığını istiyorum. Bu siz sigorta yaptırıyorsunuz yani bir mal ya da hizmeti alıyorsunuz, ama size bunun karşılığı verilmiyor ya da yeterince verilmiyor, kaynak yok deniyor bu durumda aldatılan olarak ya da adını siz koyun artık tüketici haklarına başvurmanız gerekiyor… Yıllarca ödediğim pirimler bu günler içindi, diyebilmeniz gerekiyor ama işte zurna burada zırt diyor.