Tam adı George Smith Patton olan, II. Dünya Savaşı’ndaki müttefik kuvvetlerinin efsane komutanı. Asker kökenli bir aileden gelmekle birlikte I. Dünya Savaş’ına teğmen rütbesiyle katılmıştır. Çok disipli ve sert bir askerdir. Oldukça da küfürbazdır. Fizikende iri yapılı, uzun boylu ve güçlüdür. Sırf fiziksel özellikleriyle bile düşmanlarına korku salmıştır. Oldukça sportif bir insan da olan patton, 1912’de Stockholm’de yapılan olimpiyatlarda Amerika’yı temsil etmiştir. Bunun yanı sıra tarihe de inanılmaz bir ilgisi vardır. Reankarnasyona da inanmakla birlikte pek çok sohbetinde kendisinin aslında hannibal’ın ya da napolyon’un mareşallerinden biri olduğunu söylemekteydi. Aynı zamanda hitabet konusunda da iyidir. Normandiya çıkarması öncesinde yaptığı “kan ve cesaret” adlı konuşmasıyla savaşı ve savaşanları kutsamış, deyim yerindeyse ölümle dalga geçmiştir. oldukça ağır bir dili olan bu müstehcen konuşmasıyla da tarihte hakettiği yeri almıştır. II. Dünya Savaşında ilk olarak Afrika’daki zırh kolorduları ve Sicilya harekatındaki zırhlı orduyu komuta etmiştir. İngiliz kuvvetlerinin komutanı Bernard Montgomery’i hiç hazmetmemekle bir birlikte otoriteyi dinlemeyen bir yapısı vardır. Sicilya harekatında monthgomery’nin k*çını kollayan ihtiyat kuvveti olmaktan ziyade kendi başına harekatı gerçekleştirmiş ve Montgomery’i ele geçirilmesi plana şehirde karşılamıştır. Bu durum üstleri tarafından hoş karşılanmasa da, kendisini asıl kızağa çeken bu olay bu değildir. Sicilya’dayken yaralanmış askerinlerin bulunduğu bir dispanseri moral vermek amacıyla ziyaret ederken fiziksel olarak sağlıklı fakat psikolojik olarak çöküntü içerisinde bir askeri görünce sinirlerine hakim olamamış “sen burada, bu kahramanca savaşan askerle aynı yeri paylaşmayı haketmiyorsun! seni en ön cepheye sürmek lazım lakin bu senin için bir ödül olur!” diyerek askeri tokatlamış, olaya şahit olan tabip albay bunu rapor edince de oldukça zor durumda kalmıştır. Üstleri ve medyanın baskısına daha fazla dayanamayan Patton, medya karşısında askerden özür dilemiştir. Bir savaş delisi olan Patton’ın hayatının savaşını kaçırması içten bile değildi, Normandiya çıkarmasında kızakta beklerken ancak müttefik ilerleyişinin Almanlar tarafından durdurulması, kendisine istediği şansı yaratmış oldu. Birliklerinin başına geçtiğinde, Alman hatlarını öylesine hızlı yardı ki, arkasında ihtiyat kuvvetleri kendisinin hızına yetişemedi. Bunun üzerine müttefik kuvvetlerinin baş komutanı olan Dwight Eisenhower, planlanandan daha hızlı ilerleyen Patton’a yakıt desteğini kesti. Her ne kadar taktiksel bir hareket gibi gözükse de, asıl nedeni ilerleyişi durdurulmuş olan Bernard Montgomery’nin karizmasının daha fazla çizilmesini önlemekti. Savaş devam ederken aralık ayına gelindiğinde Arden ormanındaki 101. Hava İndirme tümeni Alman komutan Gerd von Rundstedt tarafından kıstırılmıştı, oradaki müttefik birliğin yokedilmesi otomatik olarak savaşın uzaması anlamına geliyordu. bu gelişmeler karşısında Patton 3. ordu komutanlığını devralarak gene şanına yakışan bir hızla (3 gün içerisinde 150 kmlik yol katetmiştir hem de o karakışa rağmen) hem 101. Hava İndirme tümenini kurtarır, hem de Almanların son saldırısını boşa çıkartarak savaşın kaderini tayin etmiştir. Savaşın bitiminde Bavyera vilayetine vali olarak atanmıştı, nazilere görevlerini iade etmesi sebebiyle oldukça tepki çekmiştir “adamlar işlerini iyi yapıyor, nedir yani?” gibilerinden açıklamasıyla bildiğini okuyan birisi olduğu gene göstermiştir. Aynı şekilde alman halkına ölüm kamplarını göstererek yaşanan vahşeti anlamaları fikride kendisine aittir. Savaş bitiminde Almanları silahlandırıp Ruslara savaş açılması gerektiğini söyledikten birkaç gün sonra 1945 yılında 60 yaşındayken şüpheli bir trafik kazasıyla boyundan aşağı felç olmuş birkaç hafta sonra da hayatını kaybetmiştir. Kazadan yaveri ve şöföru yara almadan kurtulmuştur. cenazesine emir almaksızın 20.000 Amerikan askeri katılmıştır.
Tam adı George Smith Patton olan, II. Dünya Savaşı’ndaki müttefik kuvvetlerinin
efsane komutanı. Asker kökenli bir aileden gelmekle birlikte I. Dünya Savaş’ına
teğmen rütbesiyle katılmıştır. Çok disipli ve sert bir askerdir. Oldukça da
küfürbazdır. Fizikende iri yapılı, uzun boylu ve güçlüdür. Sırf fiziksel
özellikleriyle bile düşmanlarına korku salmıştır. Oldukça sportif bir insan da
olan patton, 1912’de Stockholm’de yapılan olimpiyatlarda Amerika’yı temsil
etmiştir.
Bunun yanı sıra tarihe de inanılmaz bir ilgisi vardır. Reankarnasyona da
inanmakla birlikte pek çok sohbetinde kendisinin aslında hannibal’ın ya da
napolyon’un mareşallerinden biri olduğunu söylemekteydi.
Aynı zamanda hitabet konusunda da iyidir. Normandiya çıkarması öncesinde
yaptığı “kan ve cesaret” adlı konuşmasıyla savaşı ve savaşanları
kutsamış, deyim yerindeyse ölümle dalga geçmiştir. oldukça ağır bir dili olan
bu müstehcen konuşmasıyla da tarihte hakettiği yeri almıştır.
II. Dünya Savaşında ilk olarak Afrika’daki zırh kolorduları ve Sicilya
harekatındaki zırhlı orduyu komuta etmiştir. İngiliz kuvvetlerinin komutanı
Bernard Montgomery’i hiç hazmetmemekle bir birlikte otoriteyi dinlemeyen bir
yapısı vardır. Sicilya harekatında monthgomery’nin k*çını kollayan ihtiyat
kuvveti olmaktan ziyade kendi başına harekatı gerçekleştirmiş ve Montgomery’i
ele geçirilmesi planan şehirde karşılamıştır. Bu durum üstleri tarafından hoş
karşılanmasa da, kendisini asıl kızağa çeken bu olay bu değildir.
Sicilya’dayken yaralanmış askerinlerin bulunduğu bir dispanseri moral vermek
amacıyla ziyaret ederken fiziksel olarak sağlıklı fakat psikolojik olarak
çöküntü içerisinde bir askeri görünce sinirlerine hakim olamamış “sen
burada, bu kahramanca savaşan askerle aynı yeri paylaşmayı haketmiyorsun! seni
en ön cepheye sürmek lazım lakin bu senin için bir ödül olur!” diyerek
askeri tokatlamış, olaya şahit olan tabip albay bunu rapor edince de oldukça
zor durumda kalmıştır. Üstleri ve medyanın baskısına daha fazla dayanamayan
Patton, medya karşısında askerden özür dilemiştir.
Bir savaş delisi olan Patton’ın hayatının savaşını kaçırması içten bile
değildi, Normandiya çıkarmasında kızakta beklerken ancak müttefik ilerleyişinin
Almanlar tarafından durdurulması, kendisine istediği şansı yaratmış oldu.
Birliklerinin başına geçtiğinde, Alman hatlarını öylesine hızlı yardı ki,
arkasında ihtiyat kuvvetleri kendisinin hızına yetişemedi. Bunun üzerine
müttefik kuvvetlerinin baş komutanı olan Dwight Eisenhower, planlanandan daha
hızlı ilerleyen Patton’a yakıt desteğini kesti. Her ne kadar taktiksel bir
hareket gibi gözükse de, asıl nedeni ilerleyişi durdurulmuş olan Bernard
Montgomery’nin karizmasının daha fazla çizilmesini önlemekti.
Savaş devam ederken aralık ayına gelindiğinde Arden ormanındaki 101. Hava
İndirme tümeni Alman komutan Gerd von Rundstedt tarafından kıstırılmıştı,
oradaki müttefik birliğin yokedilmesi otomatik olarak savaşın uzaması anlamına
geliyordu. bu gelişmeler karşısında Patton 3. ordu komutanlığını devralarak
gene şanına yakışan bir hızla (3 gün içerisinde 150 kmlik yol katetmiştir hemde
o karakışa rağmen) hem 101. Hava İndirme tümenini kurtarır, hemde Almanların
son saldırısını boşa çıkartarak savaşın kaderini tayin etmiştir.
Savaşın bitiminde Bavyera vilayetine vali olarak atanmıştı, nazilere
görevlerini iade etmesi sebebiyle oldukça tepki çekmiştir “adamlar
işlerini iyi yapıyor, nedir yani?” gibilerinden açıklamasıyla bildiğini
okuyan birisi olduğu gene göstermiştir. Aynı şekilde alman halkına ölüm
kamplarını göstererek yaşanan vahşeti anlamaları fikride kendisine aittir.
Savaş bitiminde Almanları silahlandırıp Ruslara savaş açılması gerektiğini söyledikten
birkaç gün sonra 1945 yılında 60 yaşındayken şüpheli bir trafik kazasıyla
boyundan aşağı felç olmuş birkaç hafta sonra da hayatını kaybetmiştir. Kazadan
yaveri ve şöföru yara almadan kurtulmuştur. cenazesine emir almaksızın 20.000
amerikan askeri katılmıştır.