Dondurucu soğukta bir an ilkin evime varabilmek için hızla yürürken, ayağımın ucunda bir cüzdan gördüm. Derhal aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye acil acil açtım. İçinde üç dolar ve sararıp kat bölgeleri yıpranmış eski bir zarftan başka bir şey yoktu. Sol üst köşede yalnızca gönderenin adresi, alıcı adresi yerinde bir posta kutusu numarası vardı. Bir ipucu bulabilmek bir ihtimal birazcık damerakımı giderebilmek için zarfı açtım ve içindeki mektubu okumaya başladım. Mektup, sol yanı çiçek resmiyle süslenmiş bir kağıda, özenli bir el yazısıyla yazılmıştı ve “Sevgili Michael” diye başlıyordu. Ve “Annesi yasakladığı için onu bir daha göremeyeceğini” anlatarak devam ediyor. “Ama sakın unutma, seni daima seveceğim” diye bitiyor. İmza. Hannah! Elimde yalnızca, mektubu yazan kişiyle, mektubun yazıldığı kişinin birinci adları vardı. Eve gider gitmez derhal telefon idaresini aradım. Görevli şahıs, kendisine bildirdiğim adreste yaşayanların telefon numarasını vermesinin yasalara aykırı bulunduğunu söylemiş oldu. Fakat ısrarım karşısında: “Belki, size yardımcı olabilirim” dedi. “Bu adreste bulunan numaraya telefon ederim ve onlar Kabul ederlerse, sizi görüştürebilirim lütfen bekleyin..” dedi. İki üç dakika sonrasında görevlinin sesi geldi. “Bağlıyorum efendim.” Telefonda, karşıdaki hanıma “Hannah diye birini tanıyıp, tanımadığını” sormuş oldum. Derin bir iç çekti mektuba bakarken ve “Genç adam” dedi, “Bu mektup, Michael ile son kontağımdı.. Onu öyle seviyorum ki.. Sean Connery gibi yakışıklıydı.. Hani şu meşhur aktör.. Ama ben 16 yaşındaydım.. Çok küçüğüm diye annem kesinlikle izin vermedi..” Derin bir nefes daha. “Michael Goldstein harika bir insandı. Eğer bulabilirseniz ona söyleyin lütfen.. Onu hep düşündüm.. Hep..” Bir küçük sessizlik.. Bir derin nefes daha.. “Ve onu hep sevdim..” İki damla yaş damladı elindeki mektuba, ıslanan gözlerden.. “Ve hiç evlenmedim.. Michael gibi birisini bulamadım ki..” Hannah’ya teşekkür edip odadan çıktım. Binadan çıkarken danışmada beni karşılayan kız “Hannah Hanım yardımcı olabildi mi size” dedi..” Hiç olmazsa bunun sahibinin soyadını öğrendim” dedim.. Cüzdanı elimde sallayarak.. O sırada yanımda dikilip duran hademe bağırdı. “Hey baksana. Bu Bay Michael’ın cüzdanı.. Üstündeki bu kırmızı şeritten onu nerde görsem tanırım.. Cüzdanını hep kaybederdi esasen.. Üç kere ben buldum, koridorlarda. “Hannah. Ben Michael. Beni tanıdın mı?” “Michael” diye yutkundu Hannah. “İnanmıyorum.. Aşklarını onsekiz yaşın heyecanı ve duygusuyla yaşayan 76 yaşındaki gelin ile 79 yaşındaki damadın nikahında keşke siz de bulunsaydınız… Altmış yıl ilkin bittiği sanılan bir aşk öyküsünün, altmış yıl sonrasında, kalmış olduğu yerden iyi mi filizlendiğine siz de şahit olacaktınız.