Geçtiğimiz hafta İstanbul’a otobüsle gitmek zorunda kaldım. Önce iyi bir firma seçtim, kimseyle temasta olmamak için en önde tek kişilik koltuğu aldım. Otobüs 41 yolcu kapasiteli 2+1 düzeninde. 2 şoför, bir hostes ve 25 yolcu ile 11 saatlik yolculuğuma başladım. Hep hostlar hizmet ediyordu. Bu kez İstanbul yolcusu kalmasın diye bağıran bayanı görünce bize hostesin hizmet edeceğini anladım.

Hostes işini iyi yapıyor fakat çok sert ve robot gibi surat beş karış. Kolonya ikramına başladı. Hiç vakit kaybetmeden ikramı başlattı hostes, yine surat aynı. Önce içecek ikramı, sonra bisküvi dağıttı. Çöpleri toplayıp şoföre kahve getirip oturdu.

Başladı ağlamaya, en önde oturduğum için birde merak var ya, iyice dinledim. Hostesin gözlerinden sicim gibi yaşlar iniyordu. Şoför gözlerini yoldan ayırmadan teselli etti. “Ağlamadan anlatırsan çözüm bulurum’ dedi şoför. İki koltuk ilerideki iki genç kızı işaret edip yere yiyeceklerinin döküldüğünü ve almaları gerektiğini söylemiş. Kızlar ise yere düşen paketi ezerek, “İşinin adı ne sen yap” demişler. Hostes, “Benim işim evet ama aileniz böylemi terbiye verdi size diyemedim ve temizledim” dedikten sonra devam etti: “Gücüme gitti. Üniversite mezunuyum iş bulamadım. Oğlumu okutmak için bu işi yapıyorum.  Onların yaşında benim oğlum var. Onu okutmak için bu işi yapıyorum. Sefer başına 200 TL alıyorum. Bugün siz şahitsiniz arabanın içini mis gibi temizledim. Ellerimle koltukları kendi çocuklarım oturacakmış gibi temizledim” dedi. Temizlik konusunda kadın olunca itinayla yaptığına eminim.

İlk mola yerimize nasıl geldiğimizi anlayamadım. Çok üzüldüm hostese, kalkıp o kızlara çıkışmamak için kendimi zor tuttum. Böylece anlamış oldum neden suratı beş karış. Gülümsemeye başlamıştı derdini anlattıktan sonra. 25 dakikalık ihtiyaç molasından sonra yolculuğumuza devam ettik. Şoför hostese “cep telefonunu yanına al git arka koltuğa uyu. Ben uyandırırım seni” dedi.

Saygının olduğu yerde sevgi asla bitmez. Karşımızdakinin işine saygı duyarsak karşılığını sevgi ile alırız.

Sevgiyle…