Dünya büyük bir kaos içinde. Teknolojinin hızla gelişmesi, yapay zekanın işlerimizi elimizden alacağı korkusu.
Depremler, seller, yangınlar, iklim değişikliğinin etkileri, savaşlar, gıda krizi, enerji krizi vb…. Say say bitmiyor tehlikeler. Yaşamak korkutucu mu olmaya başladı acaba?
Gelecekten korkmalı mıyız?
Çocukları karne tatiline götürüyorsunuz yangın çıkıyor, hayatını kaybediyor. Acı ve korkutucu mu? korkuya çare yalnızca güven duygusu olabilir. Topluma, insanlara, devlete, tedbir almaya vesaire vesaire… Korkmalı mıyız, neden korkmalıyız, korkularımız yüzünden evden çıkmayıp, fikir beyan etmeyip, yeni insanlarla görüşmemeli miyiz? Patrondan, müdürden, siyasi erkten, akranlarımızdan ne kadar korkmalıyız? Ama biliniz ki ‘’Korkunun ecele faydası yok" Bu atasözü, korkunun ölüm veya kaçınılmaz olaylar karşısında bir fayda sağlamayacağını ifade eder, korkunun kaçınılmaz olanı değiştiremeyeceğini ve bu nedenle korkunun gereksiz olduğunu vurgular. Ama biz gerekse de gerekmese de korkarız çünkü insanız. Korkmak bazen şiddeti de getirir. Böcekten korkan biri onu öldürür ya da kaçar. Karşımızdaki hayvana, insana uyguladığımız baskı ya da şiddet çoğunlukla korkularımızdan kaynaklanır. Bunu ben demiyorum psikologlar söylüyor. Toplumumuzda özellikle bir erkeğe KORKUYOR MUSUN? Diye sorarsanız en az yüzde doksan oranla ‘’ Ben Allah’tan başka bir şeyden korkmam.’’ yanıtı gelir. Ama korkusundan başka da çıt çıkmaz ondan. Kadınlar biraz daha ayrıntıcı ve korkunun zarafet olduğunu düşündüğünden ya açıklama yapar nedenlerini öne sürer ya da korkusunu kabullenir.
Aslında Korku İnsanlığın En Eski Duygusudur…
Korku, aslında insanlığın en eski ve en temel duygularından biridir. Tarih boyunca, korku bizi tehlikelerden koruyan bir savunma mekanizması olarak evrimleşmiştir. Ancak, modern dünyada korkularımız bazen mantıksız hale gelebilir ve yaşam kalitemizi olumsuz etkileyebilir. Toplum yaşamında özgürlüğümüzü, kendimizi ifade edişimizi, sosyal yaşamımızı kısıtlar. Korkularımız çoğunlukla bize zarar verir, karşımızdakine fayda sağlar. Korku, beynimizin amigdala adı verilen bir bölgesinde başlar. Bu bölge, tehlikeleri algılayarak vücudumuzu "savaş ya da kaç" tepkisine hazırlar. Bu tepki, atalarımızın hayatta kalmasına yardımcı olmuştur. Ancak, günümüzde bu tepki, sınav kaygısı, topluluk önünde konuşma korkusu, herhangi bir konuda yorum yapma korkusu, fikir beyan etme ya da eleştirme, eleştirilme, toplumda kendini var edememe, dışlanma korkusu vb. gibi modern korkulara da yol açmaktadır. Korkular, genellikle iki ana kategoriye ayrılır: rasyonel ve irrasyonel korkular. Rasyonel korkular, gerçek bir tehlikeye karşı duyulan korkulardır. Örneğin, bir yılanla karşılaştığınızda hissettiğiniz korku, sizi korumak için vardır. İrrasyonel korkular ise, mantıksız ve abartılı korkulardır. Korku hem tarihi, hem felsefeyi, hem edebiyatı, sosyolojiyi etkilemiş ve ilgilendirmiştir. İnsan yapısında heyecan faktörü biraz da korkuların esiri olmamayı gerektirir. Korkunun karşıtı olan Cesaret kelimesi, korkmamak anlamına gelmez. Aslında, cesaret korkuya rağmen harekete geçmektir. Korku, insanın doğal bir tepkisidir ve tehlikelerden korunmamıza yardımcı olur. Ancak, cesaret, bu korkunun bizi durdurmasına izin vermemek ve korkularımızla yüzleşmektir. Cesaret, korkunun varlığını kabul etmek ve ona rağmen doğru olanı yapmaktır. Bu, bazen büyük bir risk almak, bazen de küçük ama önemli bir adım atmak anlamına gelebilir. Önemli olan, korkunun bizi kontrol etmesine izin vermemek ve hedeflerimize ulaşmak için adım atmaktır.
Türk edebiyatında korku üzerine birçok özlü söz ve alıntı bulunmaktadır. Bazılarını sizinle paylaşmak isterim. Biz Türkler korkunun ne kadar kısıtlayıcı bir duygu olduğunu edebiyatımızda kullandığımız bu sözlerle ifade etmişiz. "Korku, insanın en büyük düşmanıdır." - Orhan Pamuk
"Korku, insanın ruhunu karartan bir gölgedir." - Ahmet Hamdi Tanpınar
"Korku, insanın içindeki karanlık bir kuyudur." - Sabahattin Ali
"Korku, insanın en derin yarasıdır." - Yaşar Kemal
"Korku, insanın kendine olan güvenini kaybetmesidir." - Halide Edib Adıvar
"Korku, insanın içindeki en büyük zincirdir." - Nazım Hikmet
"Korku, insanın ruhunu esir alan bir duygudur." - Attilâ İlhan
Bu sözler, Türk edebiyatında korkunun nasıl ele alındığını ve insan ruhu üzerindeki etkilerini bize gösteren en kestirme yol sanırım…
O zaman şimdi soralım! Korkuyor musun?