Son yıllarda yaşamımıza giren ve adlarını sıkça duyduğumuz Bitcoin ve Kripto varlıklar birçoğumuzu mıknatıs gibi kendine çekiyor. Birçoğumuz da halen şüpheyle yaklaşıyoruz. Anlayamıyoruz ve anlamlandıramıyoruz. Çünkü gerçekten çok yeni bir teknoloji ve yaşam biçimi ile karşı karşıyayız. 40 yaş altı için pek bir sorun görünmüyor. Zaten bilgisayar ve teknoloji ile büyüdüler. 40 yaş üstü için aynı şeyi söylemek zor. Dijital öğelerin öne çıktığı bilgi/internet çağına ayak uydurmakta güçlük çekiyoruz. 70-80 yaşında teknoloji ve yeniliklerin peşinde koşan dijital göçebelerden bahsetmiyoruz. Onlar daima genç kalanlar.
Aslında 90’lı yıllardan başlayarak internet dünyasında yaşıyoruz. Her şeyimiz yavaş yavaş sanala taşındı. Şimdilerde bu işler hızlandı ve her şey gibi para da internete taşındı. Artık internetin de parası var. Bitcoin ve Altcoinler. Bunlara Kripto varlıklar diyoruz.
Bitcoin 2008 krizi ertesinde 2009 yılında Kimliği belli olmayan Sathoshi Nakamoto isimli bir kişi/grup tarafından dünyadaki parasal çarpıklığa karşı bir devrim olarak ortaya atıldı. Yazılım halinde internet üzerinde kullanılan bir değer deposu olarak tanımlayabileceğimiz Bitcoin’in arkasında Blok Zinciri (Blockchain) denilen bir teknoloji çalışıyor. Dağıtık defter teknolojisi ile tüm işlemler milyonlarca bilgisayarda kayıt altında tutuluyor. Yani inkar ya da evrakta tahrifat mümkün değil.
İşin teknoloji tarafına girersek sayfalar dolusu yazmak gerekir. Kısaca şunu belirtmekte yeterli olacaktır. Tüm evren bir anlamda bloklar bütünüdür. Onun internet tarafındaki yansımaları da Blokchain teknolojisi ile gerçekleşiyor. Her şey güvenli bir şekilde gerçekleşiyor, güvenli bir şekilde depolanıyor ve müdahaleye açık değil. Ama herkesin gözleri önünde oluyor. Herkes denetleyebiliyor.
Hem açık hem kapalı nasıl oluyor, diye sorarsanız başka bir yazıda anlatabilirim.
İşin teknolojik boyutu yanında Satoshi ve arkadaşlarının planlamadığı bir durum gelişti. Bitcoin’in alınıp satılabildiği bir piyasa oluştu. Bir çeşit borsa. Alım satım platformları ile insanlar çılgınca Bitcoin alıp satmaya başladı. Sonraları Bitcoin’e alternatif kripto varlıklar ortaya çıktıkça borsalarda listelenmeye ve alınıp satılmaya başlandı. Ardından türev ürünler geldi. Çok dalgalı fiyat hareketleri bazılarını dehşete düşürürken bazılarının coşkusunu artırdı.
İnsanlara “-Gelin birlikte yazılım yapalım, para desteği sağlayın ve geleceği inşa edelim.” deseydik en nazik olanı bile “-Git işine kardeşim.” tarzı bir yaklaşımla bizi kovabilirdi. Aynı insanlar şimdi koşa koşa gelip paralarını yatırarak birer “kod” satın almak için kapıları aşındırıyorlar. Sıkıcı, kuru kod dizilerini pazarlamanın yolu bulunmuş gibi görünüyor. Aynı zamanda en uzak insanların bile geleceğin yüksek teknolojilerine adaptasyonu sağlanmış oluyor. Kripto varlıkların ne işe yaradığına dair sohbet edilmesi gibi öğrenme sürecini hızlandıran ve ileri düzeye hazırlayan hareketlerle adaptasyonumuz adım adım ilerliyor.
Trader dediğimiz insanlar borsalarda kripto varlıkları alıp satıp kar ya da zarar ediyorlar. Piyasa doğası gereği azı kar ederken çoğu zarar ediyor.
Peki, kim daima kazanır bu piyasada?
Meraklı olan, piyasaya girmeden önce iyi bir araştırma yapan, neye yatırım yaptığını bilen, riskleri anlayan, öğrenmeyi bırakmayan, ortak akılın geçmiş deneyimlerinden yararlanmayı bilen, bunlara dayalı özgün bir strateji oluşturup bağlı kalan ve en önemlisi sabırlı olan kişiler bakiyelerini kararlı bir şekilde artıracaklardır. Yalnızca kriptoya has değil, bütün yaşam için geçerli bir formüldür bu. Bu işin profesyonelleri haricinde kalan bizim gibi küçük yatırımcıların izlemesi gereken yol budur. Bunu yapamayacak kadar yoğunsak ve uğraşmamız gereken başka işlerimiz varsa ya danışmanlık almalıyız ya da ekosistemde ana işi yapan birkaç projeye yatırım yapıp uzun vadeli beklemeyi göze almalıyız. Sağlıcakla…