Her yıl -bir türlü uygulanamayan- yeni başlangıçların kararlarının verildiği ay, Ocak. Sıcak umutlarla gelen soğuk başlangıç. Yeni yılın habercisi.

TDK’na göre Ocak sözcüğü birçok anlamlar ve kullanım alanları içermektedir.

Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma vb. amaçlarla kullanılan yer; Şömine; Isı vererek üzerine veya içine konulan maddeleri ısıtan, pişiren, kaynatan, eriten araç veya alet; Kahvelerde, kuruluşlarda çay, kahvenin yapıldığı yer; Yer üstünde veya yer altında cevher çıkarılan yer; Bahçelerde veya bostanlarda her tür meyve ve sebze tohumu veya fidesinin dikimi için ayrılmış toprak çukuru; Aynı amaç ve düşünceyi paylaşanların kurdukları kuruluş veya toplandıkları, görev yaptıkları yer; Yılın birinci ayı, kânunusani; Yeniçeri teşkilatını oluşturan odalardan her biri; Ev, aile, soy; Halk hekimliğinde bir önceki kuşaktan el verme suretiyle aktarılan bilgileri kullanarak belirli bir şikâyeti veya hastalığı iyileştirdiğine inanılan aile.

Sözcük Kökenine baktığımızda, eski Türkçe ot "ateş" sözcüğünden “çak” sonekiyle “ot-çak” olarak türetildiğini görüyoruz.

Türk kültür sisteminde “Ocak Kültü” kutsallık arz eden önemli anlayışlardan biridir. Ateş ve atalar kültü ile bağlantılıdır. Şaman dualarında “atamızın yaktığı ocak” ifadesinin kullanıldığı bilinmektedir. Türk toplumunda Ocak, hem evi hem aileyi hem de ailenin soyun devamını bir sembolize eder. Ocak, sözcüğü “soy ve sülale” anlamında da kullanılmaktadır. Kış aylarında yemek pişirmek ve sert hava koşullarından korunmak için etrafında zaman geçirilen ateşin yandığı yerdir. Ocak ayı, adını buradan almıştır. 1945 yılından sonra ay adı olarak kullanılmıştır.

Ocak sözcüğü dilimizde en sık kullanılan sözcüklerin başında gelir. Türk toplumunun “Ocak” sözcüğünü çok sevdiğini toplumsal yaşamda faklı anlamlarda ve farklı biçimlerde kullanmasından anlıyoruz. Hatırlayacak olursak; ocakbaşı, acemi ocağı, aile ocağı, asker ocağı, aş ocağı, baba ocağı, çay ocağı, gaz ocağı, kum ocağı, maden ocağı, sağlık ocağı, taş ocağı… gibi zengin kullanım alanlarını görürüz. İçinde ocak geçen birçok Atasözü ve deyim de vardır. Ocağı batmak, ocağı kör kalmak, ocağına düşmek, ocağına incir dikmek, ocağı sönmek, ocağı tütmek… gibi örnekler çoktur.

Önemli günler ve haftalar takvimine baktığımızda Ocak ayının ilk haftası Veremle Savaş Eğitimi Haftası; 2. Haftası Enerji Tasarrufu Haftası; 10 Ocak Gazeteciler Günü; 25 - 31 Ocak Cüzzam Haftası; 26 Ocak Dünya Gümrük Günü olduğunu görürüz.

Tarihe, bilime, sanata yön vermiş birçok ünlü isim Ocak ayının dondurucu ayazında bu dünyaya ayak basmıştır. Barış Manço, Elvis Presley, Stephen Hawking, Fevzi Çakmak, Pierre Loti, Benjamin Franklin, Auguste Comte, Federico Fellini, Naim Süleymanoğlu, Anton Çehov…

Kayıplar nedense ocak ayında daha fazla. Ali Şir Nevai, Albert Camus, Arif Nihat Asya, Nikola Tesla, Marco Polo, Halide Edib Adıvar, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Denktaş, George Orwell,  Neyzen Tevfik, Winston Churchill, Fatma Girik gibi nice değerler ocak ayında aramızdan ayrıldılar.

Suç terminolojisinde Ocak ayının Suikastler ayı olarak anıldığını da belirtmek gerekir. Mahatma Gandi, Hrant Dink, Onat Kutlar, Uğur Mumcu, Özdemir Sabancı, Gaffar Okkan ocak ayında aramızdan ayrılan değerli kişiliklerdi. Bu ülkeye ve insanlara yararlı olmak için, onları aydınlatmak için, güvenliklerini sağlamak için çaba gösteren kolay yetişmeyen insanlarımızın bir kahpe kurşuna, bir sinsi bombaya kurban gitmiş olmaları gerçekten çok acı verici. Üstelik geride kalan insanlar onların aydınlığından mahrum kaldılar. Kaldık. Haince ve sinsice yapılan saldırılar sonucu yaşamlarını yitirdiler. Onları hatırladıkça her ocak ayında hüzünlenirim. Ocak ayında dünyaya gelmiş olsam da hiçbir zaman doğum günü kutlamadım. Umarım en kısa zamanda bütün acılar biter ve yeni yılımızı yeni umutlar, yeni başlangıçlarla huzur içinde yaşar gideriz. Sağlıcakla…