Herkesin vardır derin bir yarası. Çok anlam yüklediğiniz, gözünüzde büyüttüğünüz, hiç bir şey yapmadan dümdüz konuşsa bile hayranlıkla izlediğiniz biri olmuştur illaki.
O zanneder ki çok farklıyım, baksana beni nasıl hayran hayran izliyor. Egosu şişer, gururu okşanır. Bilmez siz içinizde ne savaşlar verirsiniz aslında ona öyle anlamlar yüklememek için. Görmez çektiğiniz sancıyı çünkü o sadece sizin ona karşı koyamamanıza odaklanır.
Ne sizsinizdir derdi ne de duygularınız. O sadece karşı koyulmaz olmanın hazzına varmak ister. Size bir hikaye anlatayım. Bir yılan yüksek tepelerde yaşayan aşağı hiç inmeyen bir yılana aşık olmuş. Ama biliyormuş kendisinin onun tarafından sevilmeyeceğini. Acılar içinde kıvranmaktan zayıf düşmüş, kilo vermiş. Arkadaşları git artık konuş en fazla ne olacak reddedilsen de kabullenirsin demişler.
Yılan almış cesareti arkadaşlarından düşmüş sevdiğine giden yola… Kalan son gücünü de ona olan aşkını anlatmak için yollarda harcamış ve çıkmış tepeye. Günlerdir aşkından acılar çektiği şey aslında sadece bir hortummuş… Yani diyeceğim o ki onlar değil vazgeçilmez olan, biziz kendi değerimizi bilmeyen.