2024 Türkiye’sini 2023 yılında yaşananlardan bağımsız olarak düşünmek gerçekçi bir yaklaşım değildir. Geleceği öngörebilmek için geçmişi çok iyi bilmek, günümüzü de yorumlamak ve iyi analiz etmek gerekir.
14-28 Mayıs seçim sürecini ve sonrasını doğru yönetemeyen Kemal Kılıçdaroğlu ve partisi eleştiri yağmuruna tutuldu. Kılıçdaroğlu; özeleştiri yaparak yenilginin sorumluluğunu üstlenip yeni bir muhalefet stratejisi geliştiremedi. Konumunu koruma içgüdüsüyle davrandı, direnç gösterdi. Tabandan gelen değişim talebini göremedi ve değişimin rüzgarına çarpıldı.
CHP'de değişim ve yenilenmenin öncüsü olacağını ifade eden Özgür Özel’in de bagajı hayli yüklü. Konuşmalarında her ne kadar sokak siyasetinin öne çıkması, daha sol bir söyleme dönüş ve DEM parti ile seçim ittifakı gibi konular yer alsa da, uzun yıllar CHP’nin mevcut politikalarına Kılıçdaroğlu ile birlikte onay vermiş bir siyasetçidir. 2023 Seçim süreçlerinde yarattıkları sahte umutlarla muhalif kitlelerin demorolize olmasına, siyaset dışına düşmelerine neden oldular. Sürekli sandığı işaret ederek muhalefetin tepkisinin sokağa yansımasını önlediler ve iktidarın ömrünü uzattılar. Özgür Özel tüm bu süreçlerin ortağıdır.
Değişimin ne olduğu, hangi parti politikalarını içerdiği hala muğlaklığını korusa da toplumda değişim talebinin doğması bile küskün muhalif kitlelerde bir heyecan ve kıpırdanma yarattı.
Yerel seçimler öncesi CHP'nin aday belirleme süreci sancılı geçiyor. Özgür Özel’in belediye başkan adayları belirlenmesi sürecindeki tutumunu da zaaflı bulduğumu belirtmek istiyorum. Çok yerde ön seçim yapılmadan atama yoluyla adaylar belirlendi. Hani ön seçim ve demokrasi kırmızı çizginizdi? CHP’de gerçek bir değişimin belirtilerinden söz etmek henüz mümkün görünmüyor.
Ayrıca Antalya’da sol kesimlerin (CHP tabanı dahil) tepkisine ve hatta DEM Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın, CHP'ye " Bize salon vermeyene oy vermeyiz" tepkisine rağmen Genel Merkez ve Parti Meclisi tarafından Muhittin Böcek yeniden aday gösterildi. Antalya’da Kürt seçmenlerin ağırlıklı bölümünün oyunu almadan CHP adayı nasıl kazanacak? Bu nasıl öngörüdür? CHP Genel Merkezi ve Parti Meclisi bu tutumuyla tabandan gelen değişim çağrısını görmezden gelmiş ve mevcut başkanı yeniden aday göstererek seçmen iradesini yok saymıştır. Bugüne kadar CHP adayı olarak girdiği seçimleri kazansa da, kitleler nezdinde yıpranmış olan Böcek’in 31 Mart’ta işinin hayli zor olduğu görünüyor.
Seçim yenilgisinin ardından DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti ellerini ovuşturarak seçimin hemen ardından bağımsız davranma eğilimine girdiler. İYİP ise seçimlerde yaşadığı başarısızlığı CHP’ye ve ittifak politikasına bağladı. Tüm illerde seçimlere kendi adaylarıyla gireceğini açıklayarak saraya doğru dümen kırdı. Başlangıçta Türkiye siyaseti açısından İYİ Parti’nin sağ merkez arayışı anlamlıydı. Fakat ülkücü kadrolarla kurulan İYİ Parti’nin merkez sağdaki boşluğu dolduracak şekilde liberal kadrolarla cilâlanması da yetmedi. İYİ Parti aslına, köklerine döndü.
AKP-MHP merkezli iktidar tek adam rejimini kalıcılaştırmak için birçok girişimde bulundu. Bunlardan biri de Yargıtay eliyle yürütülen, Anayasa Mahkemesi’ne müdahale olayıydı. İktidar tarafından ortaya atılan sözüm ona " sivil anayasa" girişimi de, faşizmin kurumsallaşmasını tahkim etmeye dönük bir girişimdir. Amaç, dinsel referansları hukuk sistemine aktarmak ve kuvvetler ayrılığının son kırıntılarını da yok etmektir.
TİP milletvekili Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi olayı bize, rejimin adaletsiz ve ceberrut karakterini bir kez daha göstermiştir. Bu müdahale aynı zamanda parlamentonun çoktan işlevini yitirmiş olduğunun bir kanıtıdır. Örgütlü toplum olmaksızın meclisin ve orada milletvekilli olmanın çokça anlamı olmadığı bir kez daha görülmüştür.
Düzen içi muhalefetin dağınıklığa düştüğü, toplumsal muhalefetin ise bir türlü toparlanamadığı bir süreçte; DEM Parti, 31 Mart yerel seçimlerine Türkiye'nin her yerinde "Kent Uzlaşısı Stratejisi" ile kentin bütün dinamiklerinin ortaklaştığı adaylar üzerinden girileceğini açıkladı. DEM Parti'nin "Kent Uzlaşısı" yaklaşımını değerli buluyorum. Bize demokratik siyaseti tanımlamaktadır. DEM Parti, kendini müzakere partisi olarak tanımlıyor ve faşizmin kurumsallaşmasını önlemeyi, geriletmeyi güncel görev olarak görüyorsa, öyleyse, en azından uzlaşmayı sonuna kadar zorlamalı, dün olduğu gibi bugün de iktidarın tüm tuzaklarını boşa çıkararak onu teşhir edici bir tutum almalıdır.
Bu seçimlerin işçi ve emekçilere, açlığa, yoksulluğa mahkum edilmiş geniş halk kitlelerine kazandırdığı pek bir şey olmamıştır. Bu doğru bir tespittir. Ancak iktidar yerel seçim sonuçlarına göre hareket edecektir. Yerel seçimden zaferle çıkarsa kendisine pranga olarak gördüğü burjuva demokratik normlarından ve uluslararası hukukun dayatmalarından tamamen uzaklaşacaktır, A’dan Z’ye hayatımızın her alanında daha kötü bir senaryo hepimizi bekliyor olacaktır. İktidar yerel seçimlerde büyük kentleri kaybeder ve başarısız olursa; daha dengeli bir ekonomik program uygulanacaktır. Seçim yenilgisi ve derinleşen ekonomik kriz koşulları erken seçimi kaçınılmaz kılacaktır.
İçinden geçmekte olduğumuz bu karmaşık siyasal süreçte, alınan her türlü siyasal kararın ve yapılan planlamaların yarının Türkiye’sini şekillendireceği asla unutulmamalıdır.