İnsanlar, kitle iletişim araçlarının olmadığı dönemlerde, düşüncelerini ifade etmekte ve kendilerini anlatmakta zorlanıyordu.

İlkel çağlarda duvarlara yapılan resimlerle başlayan iletişim süreci, yazının bulunmasıyla farklı bir boyut kazandı ve insanlığın birikimleri, nesiller boyunca aktarılabilir hale geldi.

Günümüzde ise insanlık, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir bilgi üretim ve tüketim sürecinden geçiyor. Bilginin böylesine hızlı üretilmesi ve yayılması, dünyayı köklü bir şekilde değiştirdi. Bu değişimlerin en önemli sonuçlarından biri de iletişim teknolojilerindeki gelişmeler oldu.

İletişim teknolojilerindeki bu baş döndürücü ilerleme, sosyal medya, ağ toplumu, platform ekonomisi, panoptik devlet gibi yeni kavramları hayatımıza soktu. Bu süreç, sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda büyük dönüşümlere yol açarken, “dijital kapitalizm” kavramıyla açıklanan yeni bir dönemin de kapısını araladı.

Bu gelişmeler, özellikle sermaye sahiplerinin işine yaradı. Yeni medya teknolojileri ve internet, yalnızca birer iletişim aracı olmanın ötesine geçerek kapitalist sermaye birikim sürecinin merkezine yerleşti. Tıpkı otobanlar gibi, küresel çapta kurulan iletişim ağları sınırları ortadan kaldırarak dünyayı küçük bir köy haline getirdi.

Bu süreçte ulus devletler de küresel ağların etkisiyle güç kaybetti. Farklı coğrafyalardaki insanların bir araya gelmesi, kültürler arası etkileşimi artırarak etnik ve inanç temelli ayrışmaların zayıflamasına neden oldu. Dijital küreselleşmenin hız kazanmasıyla birlikte, sosyal medya platformları ortak bir dil ve kültürün oluşmasına zemin hazırlıyor.

Her iletişim aracında olduğu gibi, dijital dünyada da geçirdiğimiz her an, büyük bir veri akışına neden oluyor. Bu veriler kaydediliyor ve analiz edilerek tüketim alışkanlıklarımızdan davranış profillerimize kadar her şey tespit edilebiliyor. Bu durum, kontrol ve denetim devletine (panoptik devlet) doğru hızlı bir adım attığımızın bir göstergesi.

Emek Süreçlerinin Değişimi: Endüstri 4.0 ve Platform Ekonomisi

Endüstri 4.0 kavramı tartışılırken, yapay zeka ve robotik teknolojilerin emek süreçlerine etkisi giderek daha çok gündeme geliyor. Otomasyona dayalı üretim biçimleri, mavi yakalı işçilerin büyük bir kısmını, beyaz yakalıların ise önemli bir bölümünü iş süreçlerinden dışlamaya başladı. Yapay zeka ile donatılmış robotların sanayide yaygınlaşması, küresel ölçekte büyük bir işsizlik tehlikesini beraberinde getiriyor. İLO’ya göre, 2030’lu yıllarda dünya genelinde 400 milyona yakın istihdam kaybı yaşanacağı tahmin ediliyor.

Teknolojik gelişmelerle birlikte kapitalist üretim süreçlerinin değişmesi, istihdam biçimlerini de dönüştürdü. “Platform Ekonomisi” olarak adlandırılan sistem, çalışma dünyasındaki en büyük değişimlerden biri olarak öne çıktı. Bu yeni sistem, genellikle geçici ve güvencesiz işlerden oluşuyor ve işçileşme, tüm meslek alanlarında hızla yayılıyor.

BEYAZ YAKALILARIN İŞÇİLEŞMESİ

Beyaz yakalı “işçiler” tanımı zihinsel gücünü kullanan, yönetsel ve idari işler yapan genel olarak masa başında çalışan ve fiziksel emek göstermeyen kişiler için kullanılıyor. Örneğin yazılım mühendisleri, finans koordinatörü, başhekim, avukat, mimar, mühendis, proje uzmanı, muhasebeci, satış ve pazarlama uzmanı, öğretmen vb.

Eskiden ayrıcalıklı bir konumda olan beyaz yakalıların önemli bir kısmı artık işçi sınıfının bir parçası haline geldi. Yazılım mühendislerinden öğretmenlere kadar geniş bir yelpazede yer alan bu kesim, güvencesiz çalışma koşulları altında artık mavi yakalılarla aynı saflarda yer alıyor. Yüksek maaşlarla elde edilen mal-mülk sahibi olma günleri geride kaldı; bugünün beyaz yakalıları da sömürülen ve yoksullaşan kitlelere dönüşüyor.

Beyaz yakalılar, dijital kapitalizmin dijital ürünlerini üreten işçiler olarak, aslında kapitalist sisteme karşı büyük bir potansiyele sahip. Kendi sınıfsal reflekslerini gösterme aşamasında, işçi sınıfının bir parçası olarak üretim araçlarına sahip olan bu kesim, henüz ideolojik ve örgütsel bir yapıya sahip olmasa da gelecekte bu potansiyeli kullanabilir. Ancak asıl soru, örgütsüz ve dağınık olan bu kitlenin nasıl birleştirileceği ve işçi sınıfının diğer kesimleriyle nasıl dayanışma kurabileceğidir.

Dünyanın egemenleri, dijital kapitalizmin sunduğu olanaklardan faydalanarak dünya tarihinin en geniş çaplı proleterleştirme hareketini başlattılar. Diğer yandan, küresel çapta bir gözetim ve kontrol rejimi inşa etme arayışı hız kazanıyor. Buna karşılık, yapay zekayı onu üreten emekçilerle buluşturacak, teknolojinin olanaklarını kullanacak ve uluslararası dayanışmayı sağlayacak bir emek hareketine ihtiyaç var. Çevrimiçi dayanışma ve pratik hayatın içinde şekillenecek bir mücadele, bu sürecin anahtarı olabilir.