Tarihin karanlık sayfalarında kaybolmuş yüzlerce hatta binlerce efsane vardır. Bazı efsaneler insanların hayal dünyasını beslemekle kalmamış, kültürel miraslarımızdan biri haline gelmiştir.
Bu efsanelerden en bilinen olanı ise Şahmeran’dır. Türk, Pers, Arap ve Kürt kültürlerinde farklı versiyonları bulanmaktadır. Efsane Anadolu’da derin izler bırakmış, farklı şekillerde anlatılmıştır. Şahmeran’ın hikayesi, bir kadının yılan şeklinde bir canavarla olan karşılaşmasıyla başlar. Bu yaratık, insanlara iyilik yapma yeteneğine sahip olan Şahmeran’dır. Kimi versiyonlar da, Şahmeran’ın vücudunun yarısı insan, yarısı yılan şeklindedir; bu özelliğiyle de insan ile doğanın, iyilik ile kötülüğün sembolü olmuştur. Ki en çok bilinen versiyonu da vücudunun yarısı yılan yarısı insan olanıdır. Şahmeran efsanesi film ve dizilere konu olmuştur.
Şahmeran sadece bir masal değil anlamlı bilgiler veren bir efsanedir. İnsan doğasının karışıklığını, iyi ve kötü arasındaki savaşı da temsil eder. Bu şekilde kültürel belleğimizin bir parçası olur. Ayrıca Şahmeran figürü kadınların ne kadar güçlü, bilge ve zorluklarla başa çıkabilecek anlatır. En önemlisi de insanın içinde sıkışıp kalmış olan zorlukları aşmasında öğretici bir görev üstlenir. Efsane ölüm ve yaşam arasındaki hassas çizginin bulanık olduğunu, iyilik ve sevginin gücünü hissettiren bir yol gösterici olmuştur. Efsane zaman içerisinde anlamı zenginleşmiş ve toplumun içerisinde iz bırakmıştır.
Günümüzde Şahmeran efsanesi Türk kültüründe ve sanatında önemli bir yere sahiptir. Edebiyat, resim, sanat, müzik ve moda tasarımına kadar bir çok alana yayılmıştır. Efsaneye dair motifler halılara, süslemelere işlenmiştir. Bu nedenle Şahmeran efsanesi toplumumuzda ve kültürümüzde önemini korumaya devam edecektir.
Şahmeran’ın hikayesi, zaman içinde kültürel mirasımızın önemli bir parçası haline gelmiştir. Şahmeran, kültürel geçmişi ve anlamıyla gelecekteki kuşaklara aktarılması gereken önemli bir mirastır. Hikaye, insanların hafızalarında derin izler bırakmayı sürdürecektir.
Peki Şahmeran’ın geçmişten günümüze ulaşan hikayesi nedir? “Tarsus'ta binlerce yıl önce yedi katlı yer altında yaşayan yılanlar varmış. Maran adı verilen bu yılanlar, akıllı, şefkatli; barış içinde yaşarlarmış. Maranların kraliçesine Şahmeran denirmiş. Şahmeran genç ve güzel bir kadınmış. Efsaneye göre, Şahmeranı gören ilk insan Cemşab'mış. Cemşab geçimi için odun satan fakir bir ailenin oğluymuş. Bir gün Cemşab ve arkadaşları bal dolu bir mağara keşfetmişler. Balı çıkarmak için Cemşab'ı aşağıya indiren arkadaşları paylarına daha çok bal düşmesi için onu orada bırakıp kaçmışlar. Cemşab mağarada bir delik görmüş ve buradan ışık sızdığını farketmiş. Cebindeki bıçak ile deliği büyütünce, ömründe görmediği kadar güzel bir bahçe görmüş. Bu bahçede eşi benzeri olmayan çiçekler, havuz ve pek çok yılan görmüş. Uzun yıllar burada yaşamış ve Şahmeran'ın güvenini kazanmış. Yıllar sonra, ailesini çok özlediğini söyleyip gitmek için yalvarmış. Bunun üzerine Şahmeran kendisini salıvereceğini, ancak yerini kimseye söylemeyeceğine dair söz vermesini istemiş. Şahmeran'a söz verip ailesine kavuşan Cemşab uzun yıllar verdiği sözde durarak Şahmeran'ın yerini kimseye söylememiş. Bir gün ülkenin padişahı hastalanmış. Ülkenin veziri hastalığın çaresinin Şahmeran'ın etini yemek olduğunu söylemiş ve her yere haber salınmış. Cemşab kuyunun yerini söylemeye zorlanmış. Cemşab mecbur kalıp kuyunun yerini gösterince Şahmeran bulunup dışarı çıkarılmış. Şahmeran Cemşab'a; "Beni toprak çanakta kaynatıp suyumu Vezire içir, etimi de Padişaha yedir" demiş. Böylece vezir ölmüş padişah da iyileşip Cemşab'ı veziri yapmış. Efsaneye göre Şahmeran'ın öldürüldüğünü yılanlar o günden beri bilmemektedirler. Tarsus'un, Şahmeran'ın öldürüldüğünü öğrenen yılanlar tarafından bir gün istila edileceği rivayet edilir.”