Derviş, servinin altına oturdu. Kuşağından nayını çıkardı. Üflemeğe başladı. Nayın deliklerinden ağaçlar fırladı havaya, sanki ağaçlar nayın içindeydi de derviş üfledikçe dışarı fırlıyorlardı. Nayın, deliklerinden dağlar, dereler, yollar fırladı havaya. Nayın deliklerinden havaya fırlayan ağaçlar, dağlar, dereler, yollar dünyanın öbür ucunda dağsız, deresiz, yolsuz ağaçsız bir çöle düştü. Çölde dağlar, ağaçlar yükseldi, dereler aktı, yollar uzandı. Buraya Nay Ülkesi denildi. Derviş bir soluk aldı, sonra nayını tekrar üflemeye başladı. Nayın bir deliğinden kara sakallı, gaga burunlu, patlak gözlü bir adam fırladı havaya, havada bir iki takla attı, dervişin yanına düştü. Adamın adı Seyfi’ydi, Kara Seyfi. Kara Seyfi sağına soluna bakındı. Dervişin cebine soktu elini, para kesesini çaldı, kaçmağa başladı. Derviş bir taş aldı yerden, Kara Seyfi’yi nişanlayıp attı. Taş öyle bir hızla çarptı ki Kara Seyfi’ ye, herif lastik top gibi sıçradı. Öyle de sıçradı ki, fırladı havaya. Havada uçtu gitti, dünyanın öbür ucundaki Nay Ülkesi’nde bir dağın başına düştü. Daha doğrusu dağ başında duran kır bir atın gümüş kakmalı eyeri üstüne düştü. Eyere iyice yerleşen Kara Seyfi dolaylara şöyle bir göz attı. Dağdan ovaya koyun sürüleri iniyordu. Bu sürüler onundu. Okunu yayına koyup nişan aldı güvercine. Ayşe kız bunu görüp haykırınca ak güvercin pırr kaçıp gitti. Ak güvercin pırr kaçıp gidince Kara Seyfi bindi atına trak trak ta trak trak dörtnala başladı kovalamaya kuşu. Kara Seyfi ak güvercini kovalayadursun, biz dönelim dervişin yanına. Az gitti bulut, uz gitti bulut, dere tepe düz gitti bulut, vardı Ayşe kızın bahçesi üstüne. Ayşe kız bahçede lâlelerin arasında sırtüstü uzanmış gökyüzünü seyrediyordu. Yanı başında, sağında tavşan, sol omzunda şu az önce Kara Seyfi’ nin elinden kurtulan ak güvercin. Ayşe kızın elâ gözleri günışığıyla doluydu. Sırma saçları pınl pırıldı. Bir eliyle sağındaki tavşanın uzun kulaklarını çekiştiriyor, öbür eliyle sol omzundaki güvercini okşuyordu. İşte bulut tam bu sırada bahçenin üstünde belirdi. Bahçeye bir gölge düştü, ama çok durmadı, ortalık yine ışıklandı. Derken bahçeye, az önce soldan sağa düşen gölge bu kez sağdan sola düştü. Sizin anlayacağınız, bulut yukarda soldan sağa bahçenin üstünden geçmiş, sonra arkasına bakıp bahçede Ayşe kızı görünce gerisin geri yine bahçenin üstüne gelmişti. Ayşe kız da bulutu gördü. Tavşan da gördü bulutu, tanıdı da. Güvercin de gördü bulutu, kendini kurtaran bulut olduğunu anladı, kanatlarını çırptı hafiften. Bulutu sorarsan o ne tavşanı, ne güvercini görecek haldeydi. Çünkü ister insan ol, İster hayvan, ister bulut, Ayşe kızı gördün mü bir kere gayrı başka bir şeyi görmez olur gözün. Bulut içini çekti, «Öf!» dedi, bir de «Ah!» etti derinden. Ayşe kız bir öpücük yolladı parmaklarının ucuyla buluta. Ayşe kızın öpücüğü buluta ulaşınca, bulut şöyle bir şaşırdı. Ama sonra toparlandı, koskocaman bir gül biçimini aldı. Gökyüzü gökyüzü olalı, bu mavi atlasta böylesine güzel, böylesine iri ak bir gül açmadı. Ayşe kız bu ak gülü hayran hayran seyrederken, bulut yine bir kımıldadı, yayıldı, toparlandı, yürek biçimini aldı, yani bulut oldu yine. Ak güvercin sordu Ayşe kıza: «Ayşem, dedi, kederin nedendir?» Ayşe kız cevap verdi: «Bulutçuğum çiçeklerimi, beni, hepimizi kurtardı, ama kendi yok oldu. Feda etti canını hepimiz için. Ben kederlenmeyeyim de kimler kederlensin?» Ayşe kız içini çekti, elâ gözlerinden inci gibi yaşlar döküldü havuzun sularına. Tavşan, «Kederlenme boşuna Ayşe kız, dedi, iyi insanlar, iyi hayvanlar, iyi bulutlar, hiç bir zaman kaybolmaz. Seven ölmez. Bak hele havuza.» Ayşe kız bir de ne görsün? Az önce yağan yağmurla ağzına kadar dolan havuzun üstünden mavi bir kuğu yükseliyor güneşin altın ışıkları altında. Sözü uzatmayalım, arası çok geçmeden gökyüzünün maviliğinde bulut belirmeye başladı yine, tam da eski halini alınca, yukardan Ayşe’ye baktı, bahçeye baktı, kocaman bir ağız oldu, yayıldı, gülümsedi, böylece de iyiler iyilik buldu Nay Ülkesinde, kötüler çekti cezasını. Dervişin nay ile anlattığı masal da burada bitti, derviş de nayını koltuğuna sıkıştırıp gitti.