Yazıyı yazdığım şu dakikalarda Çalışan Gazeteciler Günü’mü kutlayan pek çok arama ve mesaj aldım. Gazetecileri ve gazeteciliği hala önemseyen bir kitle var en azından diye seviniyorum.
Gazeteci diye yalnızca adımız var bu günlerde, yoksa elimizden kalemimizi aldılar, kırdılar.
Neden böyle umutsuzlaştım anlatayım yıl 1991 Ocak ayı o zamanlar TRT de İzmir Televizyonunda çalışıyorum. Körfez savaşı başladığı günler. Üst yönetim birkaç güvenilir kişi seçti biri bendim, teşekkür ediyorum tekrar güvenlerine. Ankara Televizyonu büyük risk altında. Ankara’ya hardal gazı atılma ihtimali var, Ankara haber Merkezi iş yapamazsa biz İzmir’den yayına gireceğiz. Henüz TRT tek TV kanalı o günlerde.
Hazırlıklar yapıldı zaten dışarıya açılan pek cam olmasa da stüdyo katı yalıtım malzemeleriyle kaplandı ve birkaç gün dışarı çıkılmayacak denip gerekli tedbirler alındı. Aniden yayına girebilecek şekilde hazırlıklar yapıldı ve konuklarımız geldi.
Kimler miydi konuklarımız? Şimdiki gençler ne kadar tanır bilemem ama o körfez krizi yıllarının en popüler, medyayı sallayan gazetecileriydi onlar.
Ben daha mesleğin kıyısından köşesinden başlamış, başlayalı 8 yıl olmuş bir basın mensubuyken benim için onlarla gece, gündüz birkaç günü beraber geçirmek muhteşem, hayal bile edilemeyecek bir mucizeydi.
Sizi fazla merakta bırakmayayım hemen söyleyeyim; İlki Cengiz Çandar, o dönemde Radikal gazetesinin yazarıydı ve Türkiye'nin dış politikasını derinlemesine analiz eden yazılar kaleme alıyordu. Aynı zamanda, Körfez Savaşı sırasında Ortadoğu'daki gelişmeleri yakından takip eden ve bu konularda görüş bildiren önemli bir gazeteciydi körfez krizi sürecinde ve sonrasında özellikle Irak ve Körfez bölgesi üzerine yazılarıyla dikkat çekmişti.
Reha Muhtar o günlerde hala TRT Yunanistan Muhabiri olarak görev yapıyordu, 1991 de hazırlayıp, sunmaya başladığı Ateş Hattı programıyla TRT ekranlarında daha sık görüldü ve ardından özel kanallarda "anchorman" olarak tüm Türkiye’de ünlendi.
Savaş Ay, Türkiye’nin en tanınmış televizyon gazetecilerinden biriydi. Savaş Ay, TRT'de "Savaş Ay’la Gündem" adlı programın sunuculuğunu yaptı... Bu programda, gündemdeki sıcak haberler ve toplumsal meseleler hakkında konuşuluyor, çeşitli konu uzmanlarıyla tartışmalar yapılıyordu. 1991 yılı, Savaş Ay için önemli bir dönem oldu çünkü dönemin en dikkat çeken televizyon gazetecilerinden biri olarak geniş bir izleyici kitlesiyle etkileşimi gerçekleştirdi. Daha sonra özel kanallarda ATakımı programıyla ünlendi.
Coşkun Aral, 1991 yılında foto muhabirliğiyle ünlüydü. Dünyanın en zor coğrafyalarındaki, politik olaylar savaşlar onun kareleriyle taşınırdı Türkiye gündemine. Coşkun Aral, 1991’de, Türkiye'nin en tanınmış belgeselci gazetecilerinden biriydi. Aral, "Coşkun Aral ile Belgesel" adlı programla tanınmıştı ve savaş bölgelerinde, özellikle Ortadoğu’da, savaşların iç yüzünü gösteren belgeseller yapıyordu. 1991 yılı, Coşkun Aral’ın Körfez Savaşı'nı yerinden takip ettiği ve Türkiye’ye savaşın perde arkasındaki gelişmeleri aktardığı bir dönemdi. Aral, savaş bölgesinde gerçek zamanlı gözlemler yaparak ve savaşı belgeleyerek izleyicilere daha önce tanımadıkları gerçeklikleri sundu.
Bu isimler, 1991 yılındaki Körfez Savaşı ve Türkiye'nin yaşadığı siyasi atmosferle ilgili önemli görevler üstlendiler ve o dönemde Türk medyasının en önemli figürlerinden oldular.
Ben onlarla Körfez Savaşını, gazeteciliğin zorluğunu, keyfini keşfettim. Savaş muhabirliğini Ateş Altında filmiyle merak ederken canlı canlı karşımdaki insanlardan dinlemek, anılar, yaşanan zorluklar, olabilecekler konusunda sağlam öngörüler, bir haberin neler yapabileceği, halkı devletleri nasıl etkileyebileceği, özgür haber alma hakkının ne kadar önemli olduğunu yaşayarak gördüm.
Bugünlerde internet üzerinden bilgi akışıyla, rahat ortamlarda olayların içine giremeden, girseniz bile yazma konusunda tereddütlerle gerçekleri zaman zaman yazamadan gazetecilik yapıyoruz. Şimdilerde kağıt kalem de kullanmıyoruz. Telefona sesimizle aktarıp otomatik klavyeyle yazıya dönüştürüyoruz. Artık yazı yazmanın gereksiz olduğu hissine kapılır oldum, yazı yazan kalmadığı gibi gerçek okuyan da çok azaldı.
Yine de ne mutlu gazeteciyiz, gündemdeki payımız büyük. Bu vesileyle meslektaşlarımın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyorum.
Ha unutmadan 1991 Körfez Krizi nedenleri ve sonuçlarını da bir ara yazıp sizlere hatırlatayım diyorum. Ne dersiniz?